- 648 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
AŞKIN GÖZÜ KÖR / MÜ / DÜR ?
FİKRET BABA’DAN ÖYKÜLER - 12
On altısına varmıştı Ayşe. Eli iş tutar olmuştu. Köylerinde üç kuruşa razı olup harcanmasını istemedi ailesi. İstanbul’daki büyük kızlarının yanına göndermeyi düşündüler. Ayşe de çok istedi. İstanbul, rüyaların şehriydi ne de olsa; kim istemezdi orada yaşamayı ? Varoşlarda bir gecekonduda kirada oturuyor olsalar da memnunlardı İstanbul’lu olmaktan Ayşe’nin ablası ve eniştesi. Kısa sürede ona bir tekstil atölyesinde iş buldular.
İlk gün çok heyecanlandı Ayşe. Giyimiyle, köylü tavırlarıyla dışlanmaktan korktu. Çabucak anladı ki onun durumunda olan çok kız vardı orada. Kısa sürede alışıverdi çalışma ortamına da. Diğer kızlar gibi çalışan erkekleri gözleriyle süzmeye başladı. Çay ve yemek saatlerinde erkeklerle konuşan hatta koklaşan kızlara özenmeye başladı. İnsanın bir seveninin olması ne kadar güzeldi.
Bir gün bir çift erkek gözünün sürekli üzerinde olduğunu fark etti. Siyah gözlerinin parıldadığını,
hafif tombul beyaz yanaklarının kızardığını da fark etti aynı anda. Ütüde çalışan genç , yakışıklı ,orta boylu esmer bir erkeğin gözleri sürekli onun üzerindeydi. Hoşuna gitti Ayşe’nin. İlk günden
belli etmemeye çalışsa da gün geçtikçe bu ilgiden hoşlandığını fark ettirmeye, karşılık vermeye başladı. Bakışlara gülümsemelerle yanıt verdi.
İlk günlerde kapılardaki karşılaşmalarda ;
’ Merhaba, günaydın, nasılsınız ? ’şeklinde geçen konuşmaların yerini,daha sonra ;
’ Adınız ne, memleketiniz neresi ?’ gibi daha samimi sorular almaya başladı.
’ Adım Ayşe. Erzurum’luyum. Burada eniştemin yanında kalıyorum. ’
’ Benim de Levent. Malatya’lıyım. ’ derken ,
’ Biliyor musun ; sen buradaki kızların en güzelisin . ’,dediğinde delikanlı , yanıverdi kızcağızın yüreği. Bir ateş yanmaya başlamıştır artık yüreğinde. Aşk ateşiydi bu. Söndürmek kimsenin elinde değildi artık.
’ Sen de, sen de erkeklerin içinde en yakışıklı olanısın. ’ ,deyiverdi. Birden sarılmak geldi içlerinden ama yapamadılar. Orası bir iş yeriydi. İçlerine sakladılar heveslerini. Gözleri bir başka parladı o günden sonra her ikisinin de.
Eve geldiğinde iki çocuğunun ağlayarak ayaklarına sarılmasına sinirlendi Levent.
’ Baba, babacığım ! Adamlar elektriklerimizi kestiler. Karanlıkta kaldık. ’ Mumla kırılmaya çalışılmıştı evdeki karanlık. Karısı da elindeki mumla geldi Levent’i karşılamaya.
’ Hani ödemiştin elektrik borcunu ? Gördün mü; sonunda karanlıkta kaldık. Rezil olduk herkese. ’ Köpürdü Levent.
’ Ne olmuş ulan ? Ananın evinde elektrik mi vardı ? ’deyip çocukları da eliyle iterek odasına geçti. Kadıncağız başka hiçbir şey söylemeden, göz yaşlarını içine akıtıp sofrayı hazırlamaya koyuldu. Tam sofraya oturmuşlardı ki, kapı çalındı. Ev sahipleriydi gelen.
’ Geldi mi kocan ? ’ diye sordu adam kapıyı açan kadına.
’ Geldi,içerde . ’ dedi kadın.
’ Kim gelmiş bu vakitte ? ’diye öfkeyle seslendi içeriden Levent.
’ Benim Levent oğlum. Bak hele bir. ’ Levent sofradan kalkıp kapıya geldi.
’ Ne var Hakkı Amca; ne oldu ? ’
’ Daha ne olsun oğlum ? Üç aydır kira alamıyorum senden. Benim de ihtiyacım var. Madem kirayı ödeyemiyorsun, bir an önce çık ta başkasını bulayım ben de.’
’ Tamam amca tamam. Çıkarız evinden. Zorla oturacak değiliz ya !.’
Kendi kendine söylenerek çıkıp gitti adam. Karı-koca kavgaya tutuştular. Bütün öfkesini kadından çıkarttı Levent. Sonunda kovdu kadını. Daha gecesiyle iki çocuğunu da yanına alıp, yakındaki akrabalarının evine sığındı kadın. Hiç bir pişmanlık duymadı kocası. Hiç bir şey olmamış gibi yatıp uyudu o gece.
Artık karısı evi terk ettiğine göre bekâr sayılırdı. Ayşe’ye daha fazla önem vermeye başladı. Tabii Ayşe evli olduğunu bilmiyordu . Çay saatinde birlikte oturdular.
’ Bu devirde evlenmek, düğün yapmak çok zor. Hem kimden isterim seni ben ? ’
’ Ablamlardan istersin ama onlar da memlekete anneme-babama sorarlar tabii. ’
’ Onlar da nişan isterler, altın isterler, düğün isterler değil mi ? ’
’ Eeh öyle tabii. Olacak o kadar. ’
’ Zor Ayşe’m zor. Aldığım maaştan biriktirip sana düğün yapmaya ömrüm yetmez benim. ’
’ Peki ne yaparız o zaman ? ’
’ Kaçsak belki kavuşuruz. Başka türlü mümkün değil.’ Durdu, düşündü kız bir süre. O da anlamıştı, para biriktirip düğün yapma olanaklarının olmadığını. Levent’i kaybetmek de istemiyordu. Onun ilk aşkıydı bu ve çok değer veriyordu Levent’e.
’ Kaçalım be Levent’im ! ’deyiverdi..
Patrondan her ikisi de avans aldılar. O gün kaçtılar öylece. Levent’in bir arkadaşının yanına sığındılar. Daha ilk geceden birbirlerinin oluverdiler. Ayşe güvendi sevdiğine ve iffetini ona teslim etmekten hiç çekinmedi.
Ayşe’nin ablası ve eniştesi iş yerlerine gelip aradılar Ayşe’yi. Arkadaşlarından, evli biriyle kaçtığını öğrendiler. İş yeri sahibinden şikayetçi, oldular önce. ’Ayşe’yi bulun !’ dediler. Annesine, babasına haber vermekten çekindiler. Jandarmaya haber verdiler.
Ayşe ile Levent paraları bitince iş yerlerinde kalan alacaklarını istemeye geldiklerinde patronları jandarmaya haber verdi. Karakola götürüldüklerinde kızın yaşının ufak olduğu anlaşıldı. Hele iffetini teslim ettiği adamın evli olduğunu öğrendiğinde dünyası yıkıldı kızın. Ablaya-enişteye
haber verildi. Şikayetçi olup olmadıkları soruldu. Levent, karısından en kısa zamanda boşanıp Ayşe ile evlenmeye söz verince, şikayetçi olmakta bir yarar görülmedi. Güvenildi Levent’e ve bir şans verildi. Salıverildi her ikisi birden. Levent kendi yoluna gidecekti artık. Ayşe ise bekleyecekti onu. Karısından boşanıp kendisine dönmesini, onunla evlenmek istemesini beklemekten başka çaresi yoktu Ayşe’nin.
Levent evine döndüğünde, eşyalarının ev sahibi tarafından dışarı atıldığını gördü. Bir akrabasının yanına sığınan eşini buldu. Karı-koca birlikte sahiplendiler eşyalarını ve aynı akraba evine taşındılar. Bu zor durum onları yeniden birlikte olmaya itmişti.Yeniden elele verip ev tuttular. Akrabaları destek oldu. İki küçük çocukları vardı ve onların hatırı insanları onlara yardıma teşvik ediyordu. Çocukların sokakta kalmasına gönüller razı değildi.
Levent’in yeniden iş bulması pek zor olmadı. Son ütücülüktü mesleği ve tekstil atölyelerinin çokça aradığı bir elemandı o. Ayşe ,vasıfsız ortacı da olsa semtlerinde bulunan bir başka tekstil atölyesinde, o da iş buldu tekrar. Anne ve babasına Ayşe’nin başına gelenler anlatılmadı. Bir de yüzük taktı Ayşe parmağına. Nişanlı olduğunu ve yakında evleneceğini anlattı çevresine ve yeni iş yerindeki arkadaşlarına. Böylece hem umudunu sürdürmekte hem de kendini başka Leventler’den böylece korumayı amaçlamaktaydı.Yeni birini sevmekten de mahrum etmiş oldu kendini.
Zaman gelip geçti böylece. Ablası ve eniştesi şikayetçi değildi zamanın geçmesinden. Ayşe, aldığı maaşı onlara vermekteydi. Arada üç-beş kuruş da memlekete anne ve babaya gönderildiğinden onların da sesi çıkmıyordu..
Günler derken aylar ve yıllar geçmeye başladı. Ayşe, parmağında yüzükle iffetini teslim ettiği adamın karısını boşayıp kendisini istemeye gelmesini bekleyip durdu. Levent ise yeni Ayşe’lerin-Fatma’ların peşindeydi artık. Ayşe ,onun için öylesine bir anıydı sadece.
Ayşe bekledi , bekledi. Başka yapabileceği bir şey kalmamıştı çünkü.
Fikret T....
YORUMLAR
Bir İstanbul gerçeği daha.
Filimlerde, dizilerde İstanbul öyle anlatılırsa sonucu da böyle olur işte...
Tebrikler.