- 1084 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Uçurum 6.Bölüm (Gizemli Misafir) 6/10 Bölüm
Necati
- Emin var mısın hafta sonu çocuklar gibi gezip eğlenelim
Emin
- Nasıl yani
Necati
- Mesela lunaparka gidelim, sinemaya gidelim
Emin
- Olur, bana uyar
- Hep çalış çalış nereye kadar biraz da kendimize vakit ayıralım değil mi?
Derken hafta sonu geldi tabi sabah mahmurluğu saat 10 olmuş
- Hadi kalk Necati saat 10 oldu nerdeyse öğlen olacak programımız var unutma bak sırf senden sebep bu hafta sonu ferdayı görmeye gitmeyeceğim birlikte zaman geçireceğiz
- Ben uyandım aslında senin uyanmadığını düşünerekten biraz daha uyu diye sesimi çıkarmadım
- Tabi kesin öyledir şuna uykuma alamadım desene
Kalkıp kahvaltı yaptıktan sonra dışarı çıktılar ilk durak lunaparktı en yakın lunapark otobüs uzaklığındaydı durağa
Gidip biraz bekledikten sonra otobüse binip lunaparkın olduğu yere geldiler hava çok güzeldi havada bir tane bile bulut yoktu
Emin ile Necati lunaparkta çarpışan arabalardan tut ta atlıkarınca ya varıncaya kadar bütün eğlenceli şeyleri tattılar. Çocuklar gibi neşeliydiler yaşadıkları olaylar onları iyice germiş bugün onları üstünden atıyorcasına şen şakraktılar lunaparktan çıkıp sinemaya gittiler yeni bir film vardı salon tıklım tıklımdı derken film bitti oradan da çıktılar sonra acıktıklarını fark edip doğruca bir restorandın bulunduğu bir yere gittiler
Emin
- Cam kenarı olan bir yere geçelim Necati
Necati
- Valla benim için hiç fark etmez öyle acıktım ki ayakta bile yemek yerim
Emin
- Bak ileride güzel bil yer var manzaralı da
Necati
- Ne manzara ama caddeyi görüyor yabancılık hissetmeyiz gelip geçenleri sayarız artık
Emin
- Amma yorulmuşum ha şimdi oturunca anladım, kurt gibi de açıktım ne dersin. Necati bu restorandın yemekleri bizim lokantanınkinden iyi midir?
Necati
- Valla bilemem burası oldukça lüks bi yere benziyor iyi olması gerek ama ne kadar olsa da yaşar ustanın fasulyesini pilavını tek geçerim
Emin
- Necati sakın burada da kuru fasulye pilav yiyeceğini söyleme gülerim
Necati
- Yok, canım sorarız nesi meşhur onu isteriz
Garson gelip menüyü verdi ve garsonun tavsiyesine uydular. Yemekler gelmişti ki beş dakika demeden yemeklere çullandılar bi ara eminin gözleri dışarıda birisine takıldı neyse dedi yemeğine devam etti yemek bitmişti. Sonra kaldırıp başını tekrar baktı ve evet birisi hayretler içinde sürekli emine bakıyordu, emin olmak için tekrar farklı bir yöne bakıp tekrar o tarafa bakınca hala o kişinin ona baktığını görünce yanılmış olamam herhalde Necati’ye dönüp
Emin
- Necati çaktırmadan şu dışarıdaki kadına bakar mısın sanki bana bakıyormuş gibi hissettim
Necati
- Evet, emin resmen bu kız sana bakıyor
Emin
- Beni tanıyor olabilir mi?
Necati
- Kim bilir belki de ilk görüşte sana âşık olmuştur. Olamaz mı?
Emin
- Bırak sululuğu bir baksana derdi neymiş
Necati kalkıp dışarı çıktı ve kıza dönerek
- Buyurun bir şey mi söyleyecektiniz, karnınız mı aç
İsterseniz size yiyecek bir şeyler söyleyebilirim, beni duyuyor musunuz bayan
- Şey ben çok şaşırmış bir durumdayım
Necati
- Neden anlatırsanız eğer size yardımcı olacağım
Bayan
- Ama nasıl olabilir ki bir insan bir insana bu kadar benzeyebilir mi rüyada mıyım anlamadım anlatması çok zor
Necati
- Zor olan ne bayan sizi anlayamıyorum eğer açıklayıcı konuşursanız sizi anlarım. isterseniz içeri girin bir oturun durumu anlatın
Bayan
- İnanılır gibi değil şu an büyük bir şoktayım üzüleyim mi sevineyim mi bilemiyorum
Necati bayanı içeri davet eder bayan içeri girerken gözleri şaşkın şaşkın eminin üzerindeydi gözlerini ondan alamıyordu. Kısa kısa adımlarla içeri girerken eminde ona boş boş bakıyor neler olduğunu anlamaya çalışıyordu derken bayan masaya oturur
- İnanılır gibi değil evet kesinlikle sen selimsin
Emin
- Bayan bunu nereden çıkardınız beni tanıdığınızı mı söylemek istiyorsunuz
Bayan
- Evet, hem de çok yakından ama sen sanki beni tanımıyor gibisin yabancılaştın yoksa söyle benden mi kaçtın nerelerdesin allah aşkına neredeyse 2 yıldır seni ölü biliyorum
Emin
- Bu da yeni bir numaramı demek sizde benim hafıza rahatsızlığımı biliyorsunuz ve beni kullanma sırası şimdi sizemi geldi üzgünüm ama artık geçmişe bir sünger çektim eğer bir hayatım ve sevenlerim olsaydı şimdiye kadar ortaya çıkarlardı
Bayan
- Nasıl olacak bu seni öldü biliyorduk selim
Emin
- Size inanmam için bana bir sebep söyleyin, belki beni birisine benzetiyorsunuz olamaz mı insanlar çift yaratılmıştır derler
Bayan
-demek kim olduğunu bilmiyorsun ne oldu sana kazamı geçirdin
Emin
- Üzgünüm ama bu sorulara cevap veremem verseydim zaten kendimi bilir olurdum ama geçmişe dönük bir şey hatırlamıyorum sadece 2 yıl önce gözümü hastanede açtığımı biliyorum ondan öncesi yok
Bayan
- Demek ki bir şok geçirmişsin, hastaneye gitmeden önce neredeydin bunu sana söylemişlerdir herhalde
Emin
- Bu konuşma nereye gidiyor bilmiyorum ama öncelikle bunları sana neden anlatıyorum ki sana inanmam için bana bir sebep söyle
Bayan
- Sebep mi istiyorsun söyleyeyim 2 yıl önce kaybolmamış olsaydın şu an evli belki çocuklu olurduk biz birbirini seven sevgiliydik tabi bunların hiç birini hatırlamıyorsun
Emin
- İspatla o zaman bayan benimle ilgili bir bilgi söyle ne olursa
Bayan
- Öncelikle ismim Gülçin bana böyle hitap edersen daha iyi olur diğer türlü kendimi unutulmuş ve yabancı gibi hissediyorum
Emin
- Pekâlâ, Gülçin Hanım
Gülçin
- Sadece Gülçin demeni arzu ederdim ama bu durumundan dolayı seni mazur görüyorum.
Ve neden bu kadar şüphecisin anlam veremiyorum doğrusu
Emin
- Şöyle anlatayım senden önce Yakup diye birisi bu durumumdan faydalanarak nerdeyse beni katil yapıyordu
Gülçin
- İnanamıyorum demek Yakup seni buldu ha
Emin
- Nasıl yani Yakup’u tanıyor musun?
Gülçin
- tabiki tanıyorum o senin kardeşin
Emin
- ne kardeşim mi ? dur orda çok hızlı gidiyorsun
Bu konuşmalar yapılırken Necati ağzı açık bir emine bir de Gülçin’e bakıp can kulağıyla dinliyordu şaşkınlıktan gözleri dışarı çıkacakmış gibiydi.
Emin
- Karşıma Çıkıp bana sevgili olduğumuzu ve Yakup’un benim kardeşim olduğunu söylüyorsun doğrumu anladım
Gülçin
- Evet, aynen öyle, anlıyorum büyük bir şok yaşıyorsun şu an ama gerçek bu Yakup sana gerçekleri anlatmadı mı?
Emin
- Hanginize inanayım o da adımın selim olduğunu söyledi sende burada sorun yok ama o benim arkadaşım olduğunu söyledi sen ise kardeşim olduğunu söylüyorsun peki söyler misin benim başka bir kardeşim var mı?
Gülçin
- Hayır, tek kardeşin var o da Yakup
Emin
- Peki, Yakup’u bana tarif edebilir misin?
Gülçin
- Tabi esmer senin gibi senden biraz daha kısa biraz daha zayıf burnunun altında bir beni vardı saçları kumraldı
Emin
- Evet, verdiğin tarife uyuyor. Ne diyeceğimi bilemiyorum şu an kafam çok karışık peki söyler misin annem babam onlar nerede
Gülçin
- Üzgünüm ama onları yıllar önce bir trafik kazasında kaybettin hatta sende arabanın içindeydin ama sen ufak tefek sıyrıklarla kurtulmuştun ve hastanede ben hemşireydim o zaman seninle orada tanışmıştık senin moralin çok bozuktu sana arkadaş dost oldum acını paylaştım sana kalbimi açtım
Derken aramızda bir ilişki başladı seninle söz kestik nişan arifesindeydik duyduk ki kardeşin Yakup kazaya sebebiyet veren kişiyi bulmuş onu ölümle tehdit etmiş tabi onunda bu olaylardan sebep kafası çok karışıktı o adamı katil gibi görüyordu
Emin
- yaa demek öyle o adam kimmiş
Gülçin
- Yanlış hatırlamıyorsan hakan mı haydar mı öyle bir şey
Emin
- Evet, evet haydar bu kesinlikle o
Gülçin
- Sen nerden tanıyorsun Haydar’ı yoksa hatırlıyor musun
Emin
- yakup bana anne ve babamı öldüren kişi olarak onu tanıttı aam kazadan hiç bahsetmedi onu bana hırsız ve katil olarak tanıttı ama neden anlamıyorum-
- Madem o benim kardeşim beni görüp nasıl kardeşim olduğunu söylemiyor beni neden sahiplenmiyor bana neden doğruları anlatmıyor
Gülçin
- Orasını bilemem o sizin aranızdaki problem, sana bilmen gereken her şeyi anlattım bu arada Yakup nerede onunla da yüzleşmek isterim belki bana inanmıyorsundur beni görünce doğruları mecbur söyleyecektir
Emin
Yakup gitti uzun hikâye bir kız kaçırdı
Gülçin
- Ya kızın adını biliyor musun?
Emin
- Evet, burcuydu adı tanıyor musun?
Gülçin
Tanımaz mıyım hastanede beraberdik demek o yüzden ona ulaşamıyorum ailesi de gerçeği bir türlü söylemiyordu
Emin
- Bizim bir baba evimiz falan var mı nerede oturuyoruz
Gülçin
- Buraya çok uzak değil ama sana şöyle izah edeyim babandan kalan bir şey yok zaten kirada oturuyordunuz
Geri kalan eşyaları sen kaybolduktan sonra Yakup ayrı bir eve geçip oraya taşımış
Emin
- Zannedersem onunla beraber kaldığımız ev olmalı
Gülçin
- Bu mümkün, ne garip bir olay şu an sanki seninle hiç tanışmamış birbirine yabancı iki kişi gibi konuşmak
- Neyse şu an ne yapıyorsun onu söyle bana neredesin
Emin
- Bu arada olayın vahametinden dolayı tanıştırmayı unuttum bu arkadaşım hem iş hem ev arkadaşımdır beraber bir dairede kalıyoruz adı Necati
Gülçin
- Memnun oldum
Necati
- Bende mutlu oldum sonunda geçte olsa arkadaşım için önemli bir gelişme oldu artık bundan sonra sana selim mi diyelim
Emin
- Nasıl istersen öyle hitap et benim için fark etmez
Gülçin
- Ama benim için çok şey fark eder çünkü benim selim bir tane o benim tek aşkım
Gülçin bunları söylerken Necati şaşkın bir durumda çaktırmadan emine bakıyordu eminde bu sözler karşısında utançtan yüzü kızarıyordu
Emin
- Gülçin seni anlıyorum seninle geçmişte bir şeyler yaşamış olabiliriz ama durum biraz farklı beni de anlaman gerek
Gülçin
- Sen canını sıkma tabi kolay değil ama nasıl zamanında kendimi sana sevdirdiysem senden evlilik teklifi nasıl aldıysam olsun tekrardan sıfırdan başlarım sorun değil şunu bil ki tekrardan beni tanıyacak ve beni seveceksin zaman her şeyin ilacı
Evet, zaman her şeyin ilacı da durum biraz farklıydı. Gülçin’in bilmediği bir gerçek vardı o da evlenmek üzere olduğu ferdaydı nasıl ona söyleyecek durumu ona nasıl anlatacaktı onu üzmek te istemiyordu onu kırmadan nasıl söyleyebilirdi
Bir müddet düşünüp sonra söylerim dedi içinden
Emin
- Şu an dost olarak kalalım mı ne dersin?
Gülçin kendinden emin bir tavır ve eda ile
Gülçin
- Tabi şu an dostuz ileride sevgili oluruz büyük aşklar dostlukla başlar.
Emin
- Vakit bir hayli geç oldu kalkalım mı ne dersin
Gülçin
- Bir şartla seni bulmuşum evini öğrenmeden olmaz
Emin
- Peki, gel bakalım
Restorandan kalkarlar ve eve gelirler Gülçin evi öğrenmişti
Gülçin
- Demek burada kalıyorsun çok garip, nasıl olurda seninle bu zaman zarfında hiç karşılaşmayız benim evimde buraya çok uzak değil yürüme mesafesinde olmasa da
Emin
- Valla bu durumda ne denir ki saat baya geç oldu kal desem seni ailen bekler tabi ailen var mı onu da bilmiyorum
Gülçin
- Evet, ailem beni bekler saat 12 olmadan dönmeliyim yoksa büyü bozulur külkedisine dönerim )))
Emin
- Bu saatte kız başına gidemezsin ben seni evine bırakırım
Gülçin
- Sana zAhmet olacak ama bıraksan iyi olurdu
Emin
- Necati biz hemen çıkıyoruz Gülçin’i evine bırakıp döneceğim
Necati
- Tamam emin
Evden çıkıp bir minibüse binerler ve Gülçin’in kaldığı mahalleye giderler
Gülçin
- İstersen yukarıya gel annem ve babama bir sürpriz yapalım ne dersin
Emin
- Çok geç oldu ve doğrusu şu an bu na hazırlıklı değilim lütfen beni anla, seninle tekrar buluşup konuşuruz senden öğreneceğim çok şey var
Gülçin
- Peki, öyle olsun bir günde bu kadar şok yeterli sanırım hem senin için hem benim için, ayrıca eve bıraktığın içinde teşekkür ederim
Emin
- Rica ederim lafımı olur görüşürüz iyi geceler
Emin evin yolunu tutup eve geldiğinde Necati onu beklemekteydi
Necati
- Ne oldu emin anlatsana
Emin
- Neyi Necati
Necati
- Anla işte kızı evine bırakıp geldim deme
Emin
- Ne söylememi istersin Necati aynen öyle oldu
Necati
- Vay seni kirli çıkı sen neymişsin be demek bir sevgilin varmış onu da öğrenmiş olduk
Emin
- Evet, benim de yeni haberim oldu üzülme haberi aynı anda duyduk öyleymiş
Necati
- Peki, ne yapacaksın şimdi
Emin
- Bilmece gibi konuşma Necati ağzındaki baklayı çıkart ne dememi istiyorsun
Necati
- Neyi diyeceğim oğlum ferdayla evlilik arifesindesin birden ortaya Gülçin diye biri çıkıyor yoksa başka sevgililerinde var mı?
Emin
- Bilmem ! varsa da zamanla ortaya çıkar
Necati
- Oğlum amma da çapkınmışsın ha, işin garip tarafı hiçte öyle gözükmüyorsun ama ne demişler ummadığın taş baş yarar diye hem boşuna dememişler para ile iman kimde bilinmez diye, sen baya bi esrarlı bir adamsın anladığım kadar baya aktif biriymişsin şu an bambaşka birisin sanki farklı iki kişilik gibi
Emin
- Necati boş ver bunları yatalım hayli geç oldu yarın sabah erkenden işe gideceğiz uykulu uykulu pazartesi sendromu off
Necati
- Ne rahat bir adamsın yahu senin yerinde ben olsam gözüme uyku girmez gider Gülçin’den her şeyi öğrenirim
Emin
- Bende farklı düşünmüyorum ama hepsi pat diye olmaz hem kız kaçmıyor ya evini yurdunu telefonunu biliyorum
Necati
- Ne düşünüyorsun Gülçin için
Emin
- Necati ne düşünmem lazım ilk defa görüyorum yani kazadan sonra öncesini hatırlamadığımdan
Necati
- Demek istediğim ferdamı yoksa Gülçin mi?
Emin
- Amma saçmaladın Necati git yat oğlum geç saat olunca senin beynin yanmış herhalde
Necati
- Peki, emin senin adın selimmiş sana nasıl hitap edeceğim
Emin
- Sen yine emin de gitsin
Necati
- Tamam, sorularımla kafanı ütüledim kabul ediyorum ama Gülçin’i nasıl buldun beğendin mi?
Emin
- Bu Gülçin seni baya bir sardı galiba durmadan onunla ilgili sorular soruyorsun merak etme benim evleneceğim kız ferda istiyorsan Gülçin’i de sana ayarlarım
Necati
- Olur, valla yanlış anlama kız boşta kalmasın diye diyorum
Emin
- Âlem adamsın Necati ben yatıyorum sende yatsan iyi olur, ha bu arada ferdaya Gülçin’den bahsetme kız yanlış anlayabilir
Necati
- Merak etme sır saklamasını biliriz
Ertesi gün bir önceki günün yorgunluğu ve mahmurluğu vardı. Konuşulacak çok şey vardı ama ne Necati nede eminin ağzını bıçak açmıyordu. Bir ara eminin telefonu çaldı arayan Gülçin’di hal hatır sorulduktan sonra Gülçin eminle buluşma ayarlamak istedi eminde ona müsait olmadığını ertesi güne randevu ayarladı tam telefonu kapattı ki telefon tekrar çaldı bu sefer arayan ferdaydı söz işinden bahsetti eminde ona müsaitseniz bu akşam geleceğini söyledi
Akşam oldu emin grantuvalet elbisesini giymiş Necati de takım elbiselerini giymiş yola koyuldular yolda giderken çiçek ve çikolata almayı da ihmal etmediler
Eve vardıklarında kapıyı çalar çalmaz ferda kapıyı açmıştı sanki kapının yanında nöbet tutuyormuş gibiydi her halinden heyecanlı olduğu gözüküyordu gözleri ışıl ışıl parlıyordu gözlerini eminden ayıramıyordu hatta Necati’nin iyi akşamlar sözünü bile duymamıştı sonraları kusura bakma hoş geldiniz diyebildi eminde görünüşte heyecanlı görünmüyordu gayet sakin gibiydi
Ferda
- Emin çok yakışıklı olmuşsun
Emin
- Sende çok güzel olmuşsun
Ferda
- Buyurun içeri girin
Ferda eminin elinden çiçekleri ve çikolata kutusunu alıp içeri buyur etti. Ahmet Bey karısı Neriman Hanım ve oğlu şükrü han yana saf tutmuş ayakta bekliyorlardı. Emin bir çırpıda Ahmet Bey ve Neriman hanımın ellerinden öptü. Sonra şükrüyle tokalaştıktan sonra gösterilen yere oturdu. Necati de tokalaştıktan sonra o da yan tarafına geçip oturdu. Ve heyecanlı bir sınav başlamış oldu. Önce bir havadan sudan bahsedildi sonra malum spor ve gündemden düşmeyen haberler bir ara bir sessizlik oldu ve emin vaktin geldiğini anlayıp önce bir ses tonunu ayarlayıp
Emin
- Efendim sebebi ziyaretimize gelince hayırlı bir iş için size geliş bulunmaktayız. Allah’ın izni peygamber efendimizin kavliyle kızınız ferdayı kendime istiyorum
Ahmet Bey emini çok iyi tanıyordu, hatta uzun bir ara beraber de yaşadılar ona güveniyordu hatta bu olaya en sevinenlerden birisi de oydu ama adlandıramadığı bir burukluk vardı içinde
Evet dedikleri gibiymiş besle büyüt sonra evlenip gitsin hiç böyle zor olacağını tahmin etmemişti bir anda gözleri dolu verdi konuşmak istedi bir ara sesi çıkmadı tekrar kendine gelip söze başladı
- Ferda benim tek kızım o dünyalar iyisidir şu ana kadar bana ve annesine karşı en ufak bir terbiyesizliği olmamıştır o benim gözümün nurudur ona yapılan yanlış bana yapılır
Bu sanki emine bir gözdağı gibiydi ama eminde kız babası olmanın zorluğunu tahmin edebiliyordur kolay değil tabi diye düşündü
- Efendim siz hiç merak etmeyin o nasıl ki sizin can pareniz evladınızsa benimde hayat arkadaşım eşim olacak Allah’ın izniyle ona gözüm gibi bakacağıma namusun ve şerefim üzerine ant içerim
Ahmet Bey
- Madem gençler birbirini görmüş sevmiş büyük olarak bize de düşen kabul etmek oluyor hayırlısı olsun o zaman
Söz merasimi başlamıştı önce yüzükler takıldı sonra ikram derken bu arada nişan tarihi konuşuldu ve 3 ay sonrasına karar kılındı. Ferda kahveyi getirdiğinde emin içinden acaba tuzlumu biberlimi diye geçirdi. Küçük küçük yudumlarla kahveyi yudumlarken kahvenin normal olduğunu görünce şaşırmış adettendir ya kahveye illaki bir şey atılır ama öyle olmadı o da bir sürpriz olmuştu gece geç saatlere kadar konuştuktan sonra emin ve Necati kalkmak için izin istediler ve evin yolunu tuttular dışarı çıktıklarında
Necati
- Olum söze dipten başladın baştan çıktın
Emin
- Ne yapayım heyecan işte sanki hep kız istemeye mi gidiyoruz
Necati
- Seninki de laf mı şimdi kız istemeye gidenler okula mı gidiyor kursa mı gidiyor, insan biraz ne diyeceğini çalışır bir konuşma hazırlar
Emin
- Çok mu kötüydüm
Necati
- Yok, ama iyi bir konuşma yapmanı beklerdim senden çok sönük ve klasik oldu
Emin
- Neyse olan oldu
Eve gittiler ama eminin heyecanı yeni yeni gitmişti yatmaya gittiğinde bir sağa bir sola döndü durdu. Uyumak ne mümkün şimdiden hayaller kurmaya başladı diğer yandan ferdada gözleri dalmış etrafı toparlıyordu annesinin sözlerini duymayacak kadar kendinden geçmişti annesi bir kaç kez uyardıktan sonra durumun farkına vardı ferda çok mutluydu sevdiği insanla sözleşmişti iyi bir kariyeri ve işi de vardı. Etrafı derleyip toparladıktan sonra annesiyle nişan için konuştu nerede olacak nasıl olacak gibi
Bir gün daha geçmişti lokantada çalışırken eminin telefonu çalar ve bir bakar ki Gülçin arıyor telefonu açıp
- Kusura bakma ya ben seni unuttum, seni arayacaktım
Gülçin
- Sıkıntı yok unutulmaya alıştım nedense
Emin
- Hafta sonu bir kafede buluşuruz
Gülçin
- Eve de gelebilirim istersen
Emin
- Yok, bu doğru olmaz yanlış anlaşılmalar olabilir
Gülçin
- Ne gibi
Emin
- Kolu komşu ne der hem sonra Necati’ye de ayıp olur
Gülçin
Benim için fark etmez ama bütün günü bana ayırman gerek ona göre seninle konuşacak çok şeyimiz var.
Hafta sonu gelip çatmıştı emin Gülçin’le buluşup sahildeki bir çay bahçesinde oturdular uzun uzadıya Gülçin ona eski hayatını anlattı. Emin Gülçin’den başka akrabalarının olup olmadığını sordu. Emin çok kararlıydı ne yapıp edip kendi kişiliğine bürünmeliydi gerekirse yeni kimliğindeki emin ismini değiştirmeyi göze almıştı öylede olması gerekiyordu. Biraz daha sohbet edip kalktılar ve eskiden yaşadığı yere gittiler Gülçin ona tek tek mahalledeki dükkânları gezdiriyordu. Bakkal, manav, fırın, berber onu görenler şaşırıp kalıyordu. Her gören selim sen ölmedin mi diye sormadan kendilerini alamıyorlardı. Gülçin bütün olanları onları anlattı. Kahvenin önünden geçerken onu tanıyan arkadaşlarına da durumu anlattı. Hatta bir yarım saat orada olanlara kusura bakmayın belki siz beni tanıyorsunuzdur ama ben bir hafıza kaybı yaşadım buraları tanımıyorum sizi tanımıyorum beni mazur görün diye kısa bir konuşma yaptı. Kimi hayret içinde kimi kalkıp elini sıkıp tekrar hoş geldin selim diyenler oldu. Hatta orada onu tanıyan bir kaç kişinin ismini ve telefon numarasını alıp mutlaka sizinle irtibata geçeceğim sizden öğreneceğim çok şey var dedi birinin adı Orhan diğerininki de hakandı ikisi de onun okuldan arkadaşlarıydı sonra oradan da çıkıp Gülçin ona eski oturdukları daireyi dışarıdan gösterdi. Hepsi bu değildi esas sürprizi ona şimdi yapacaktı. 2 sokak öteye gittiler ve orada 2.katta bir dairenin ziline basıp beklemeye başladılar. Emin haliyle sorular sordu Gülçin’de biraz sabret söyleyeceğim hatta hafta içi onlara olayı anlattım seni birden bire görüp şok geçirmesinler diye onlar seni bekliyorlar dedi ve kapı açıldı meraklı gözler onu içeri buyur etti ve Gülçin bu senin öz dayın bu yengen ve çocukları onlarda seni bekliyorlardı. Şok üstüne şok yaşıyordu dayısıyla kucaklaştı ve dayısı ve yengesi ağlamaya başladı durumunu Gülçin den öğrenmişlerdi. Oturup hasret giderdiler.
Dayısı emine bir sürü sorular sordu. Ne yapıyorsun neredesin istersen mahallene geri dön sana burada iş buluruz gibi eminse onlara yeni hayatından bahsetti. Ve bir düzen kurduğunu anlattı artık emin yalnız değildi evini yerini yurdunu öğrenmiş oldu bir akrabasını bulmuş oldu diğer akrabalarının İstanbul’da bir kısmının bursa da olduğunu dayısından öğrendi ondan isimlerini ve telefonlarını alıp en kısa zamanda onlarla irtibata geçeceğini söyledi. Dayısı hepsinin senin yaşadığından haberi var Gülçin’den haberi alır almaz hepsini aradım ve yaşadığını onlara bildirdim ve hepsine telefonunu verdim kısa sürede seni ararlar konuşma devam ederken bir taraftan sofra kurulmuş bir yandan da sohbet etmeye devam ediliyordu zaman geç saatlere gelince
Emin
- Dayı her şey için teşekkür ederim hayli geç oldu ben müsaadenizi isteyeyim
- O nasıl bir söz burası senin evin sayılır bunca zamandan sonra seni bulmuşum bırakmam işin eğer uzaksa bile seni arabamla bırakırım onun için endişelenme ama en azından bir kaç gün kalman yakışır
Emin
- Peki, dayı nasıl istersen, o zaman arkadaşım Necati’ye telefon açıp durumu bildireyim beni merak etmesin
Emim Necati’yi arayıp durumu anlattı
Emin
- Gülçin senide evine bırakayım ailen meraklanmıştır
Gülçin
- Sana zAhmet olmasın evim yakın gidebilirim
Emin
- Öyle şey olur mu gece vakti kadın başına
Emin Gülçin’i evinin kapısına kadar getirdi
Emin
- Görüşürüz iyi geceler
Gülçin
- İstersen yukarıya gel aslında onlarda seni bekliyorlardı ama geç oldu dersen başka bir zaman yemeğe beklerim
Dedi ve emini yanaklarından öptü eminde buna kayıtsız kalamadı bunda ne kötülük olabilir ki diye düşündü sonuçta arkadaşız emin dayısına geri döndü ve ona kalacağı odayı gösterdiler emin sonradan fark etti ve 2-3 mesaj ve sayısız çağrı var telefonu sessize almıştı ve hiç farkında değildi
Hemen ferdayı arayarak
Emin
- Ferda kusura bakma telefonu sessize aldım açmayı unuttum, bugün çok şeyler yaşadım
Ferda
- Biliyorum haberim var onu merak ettiğim için aradım zaten
Emin
- Nerden haberin oldu
Ferda
- Sana ulaşamayınca Necati’yi aradım o bana anlattı
Emin
- Uyumuş muydun yoksa rahatsız etmedim inşallah
Ferda
- Ne rahatsızlığı asıl aramasaydın meraktan ölecektim
Bir bir başından geçenleri ona anlattı ama ona anlatmadığı Gülçin vardı hep bir arkadaş diye ondan bahsetti onun bayan olduğunu söyleyemedi ferdanın ondan haberi yoktu.
Ertesi gün lokantada Necati emini tembihleyerek artık Gülçin’e ferdayı anlatması gerektiğini evlenme arifesinde olduğunu bilmesi gerektiğini aynı şekilde ferdaya da Gülçin’den bahsetmesi gerektiğinden konuştular. Eminin bazı düşünceleri vardı bir yandan Gülçin’e ferdadan bahsetseydi onun için bir hayal kırıklığı olur diye düşündü. Bir fırsatını bulup uygun bir dille ona anlatması gerekti. Öte tarafta ileride ferda o eski arkadaşın Gülçin olduğunu öğrense vereceği tepki ne olurdu. Bunları düşünedururken bir yandan da Necati’ye madem yerim yurdum belli kim olduğum belli karakola gidelim nüfus müdürlüğüne gidelim artık kendi kimliğimize bürünelim diye söyledi. Yaşar ustadan izin alıp ilk önce karakola gittiler durumu anlattılar gerekli işlemler yapıldı oradan nüfus idaresine gidip işlemleri bitirdiler evet artık emin emin değil artık o selim demir idi artık geçmişe çokta takılmamak gerektiğini düşünüyordu olan olmuştu hiç bir şey geri gelmeyecekti öğrenmesi gerekenleri öğrendi önemli olan bundan sonrasıydı.
Emin hafta içi bazen işten çıkınca eski mahallesine uğrar hafta sonları da ferdayla zaman geçiriyordu. Gülçin’e verdiği bir söz vardı ve bu sözü yerine getirmesi gerekiyordu bir akşamı da onlara gitti ailesiyle beraber yemek yiyip muhabbet ettiler tabi genelde bu tek taraflı oldu Gülçin’in ailesi eski günlerden bahsetti o ise dinledi bir ara emin (selim)
- Gülçin’le nişanlıymışız dedi
Gülçin’in babası şaşkın bir eda ile
- Arkadaş olduğunuzu biliyorum bir kaç kez de eve gelmiştin ama nişan dan bizim haberimiz yok yanlış anlamış olabilir misin
Bir anda Gülçin’in yüzü ve kulakları kıpkırmızı oldu şaşkın ve kesik bir ses tonuyla
- Babasına haber verecektik ama acele oldu diyebildi
Bu konuşmalar olduğunda emin (selim) bazı şeylerin farkına vardı. Evet, Gülçin ondan hoşlanıyordu ama aralarında bir dostlukta vardı. Ama hepsi bundan ibaretti Gülçin’in bahsettiği gibi bir nişanlılık durumu yoktu ortada. En azından öyle sezdi hemen aklına kahvedeki arkadaşları geldi ilk işi eve gittiğinde onları arayıp durumu onlardan öğrenmek olacaktı. Bir kere kurt düşmüştü içine diğer yandan da nişanlı olsalar bile bu neyi değiştirecekti ki ferdadan vazgeçip eski nişanlıya mı dönecekti sanki bir müddet daha sohbet devam etti ve selim evine döndü.
Ertesi sabah işe gitti ve saatin biraz geçmesini bekledi insanlar geç kalkıyor olabilir onları rahatsız etmeyeyim diye düşündü. Ve hemen eski mahalledeki arkadaşları Orhan ve hakan aklına geldi telefona sarılıp Orhan’la ve hakan la ayrı ayrı konuşup Gülçin’le aralarındaki bağı onlardan öğrenmek istedi ikisi de söz birliği etmişçesine ne nişan ne de söz sadece arkadaş olduklarını yenilediler varsa bile onların haberi yoktu bundan
Günler bir bir geçip nişan zamanı yaklaşıyordu. Gülçin kafaya koymuş selimi (emin) tekrardan kazanmanın yollarını arıyordu. Bunu yaparken de ustalıkla davranıp hep selimin suyuna gidiyordu bir dediğini iki etmiyor ona karşı hep hoş görülü oluyordu. Öte yandan selim (emin) durumlar daha farklıydı o Gülçin’i arkadaş olarak biliyor öyle de kalmasını istiyordu. Onu kırmamak için olanca çaba sarf ediyordu zaten öyle olmasa şimdiye kadar çoktan ona ferdayla evleneceği söylemez miydi ama bunu alıştıra alıştıra yağdan kıl çeker gibi yapmalıydı ve ona da bu yakışırdı. Fıtrat olarak ta böyle bir yaradılışı vardı kimseyi kırmak istemezdi yeter ki kırılan ben olayım ama ben kimseyi kırmayayım zihniyetindeydi. Gülçin arayı hiç soğutmuyordu. İki gün olmasa üç günde bir lokantaya gelip selimin (emin) çıkış saatlerinde geliyor bir yerlerde oturup muhabbet ediyorlardı. Bazen muhabbet ettikleri sıralarda ferda emini arıyordu. O da kalkıp müsait bir yere geçip onunla konuşuyor sonra tekrar kaldığı yerden devam ediyorlardı bu bir iki derken Gülçin’in gözünden kaçmadı ve emine arayanın kim olduğunu söyledi ve neden gizli gizli konuştuğunu öğrenmek istedi. Selim (emin) baktı ki iş artık içinden çıkılmaz bir hal almaya başlayınca artık en iyisi er ya da geç ferdadan bahsetmek ve Gülçin’e de umut vermemek lazımdı. Çünkü selim de (emin) her şeyin farkındaydı Gülçin’in ona farklı bir gözle baktığını tahmin edebiliyordu zaten ilk buluşmalarında Gülçin bunları yüzüne karşıda söylemişti. Selim (emin) Gülçin’e dönerek
- Bazı şeyleri söylemenin vakti zamanı geldi ve geçti bile gönül isterdi ki bunları başta söyleyebileyim ama ne var ki bunları dile getirmek için uygun bir fırsat bulamamıştım hem sana ümit vermek te istemiyorum hem de seni incitip kıracak bir söz söylemektense çekiniyorum
Selim (emin) bunları söylerken Gülçin hiç bir şey söylemeden olağan bir hassasiyetle tüm dikkatini ona vermiş can kulağıyla onu dinliyordu acaba benim bilmediğim ne var ne söyleyecek diye evet seni dinliyorum dedi ve selim (emin) tekrar
- 2 yıllık zaman zarfı içinde beni evlerine tanrı misafiri olarak ağırlayan Ahmet Beyin kızı ferdayla aramızdaki yakınlık oldu ve birbirimizden hoşlandık zamanla bu sevgiye dönüştü söz bile kestik 1 hafta sonrada nişanı yapacağız Allah izin verirse 5-6 ay sonrada nasipse evleneceğiz.
Bu sözler yenilir yutulur sözler değildi Gülçin açısından ama onu suçlayamazdı. Morali oldukça bozuldu yüzü düştü tebessüm yerini dalgın bakışlara bıraktı. Bir iki dakika öylece kala kaldı sonra bir ara ne diyeceğimi bilemiyorum şu an bir şoktayım kendimi aldatılmış gibi hissediyorum. Ama sana bunun için kızmaya hakkım yok çünkü sen geçmiş yaşantını unutmuştun malum ama şimdi böyle bir seçeneğin daha var istersen bunu da düşün ben seni 2 yıl bekledim istersen ömrümün sonuna kadarda beklerim yeter ki sonunda seninle olsun dedi. Selim (emin) sözü tekrar alıp
- Biliyorum çok zor bir durum kabullenilmesi de zor bir hal fakat biz ciddi düşünüyoruz
Gülçin
- Öyle ya ciddi olmasanız evlenmeye karar vermezdiniz çocuk oyunu değil ya bu bin düşünüp bir hareket etmek lazım
Ama şunu da bilmeni isterim eğer beni seçersen sana gözüm gibi bakarım her türlü fedakârlığa seninle katlanırım ben yeter ki seninle olayım aç olayım mühim değil
Selim (emin)
- Bana karşı olan hislerinin farkındayım ve sana saygı duyuyorum gönül isterdi ki bu 2 yıl zaman zarfında keşke beni unutsaydın da başka birini bulsaydın
Gülçin
- İşte onu seçmek kolay değil öyle olsaydı hiç kimse acı çekmezdi. Mesela sen ferdayı seviyorsun eğer elindeyse onu unut beni sev hem beni de mutlu etmiş olursun yapabilir misin bunu yapamazsın işte bende seni unutamadım çünkü ben seni unutmak için sevmedim
Bu sözler selimin (emin) yüreğini delip geçiyordu ama elden de bir şey gelmezdi. Gülçin konuyu biraz değiştirip ferdayla ilgili sorular sordu ne iş yaptığını, tahsilini, nereli oldu gibi bilgiler aldıktan sonra ne diyeyim Allah sizi mesut ve bahtiyar etsin onu kıskanmıyorum dersem yalan konuşmuş olurum dedi. Selime dönerek istersen dost kalabiliriz temennisinde bulundu. Selimde bunu istiyordu zaten ona teşekkür edip evine bıraktıktan sonra Gülçin ondan haber bekleyen ailesine bir bir mevzuları anlattı. Ailesi hayırlısı olsun deyip Gülçin’e bir kaç nasihatte bulundular ama o oralı olmadı. Ailesi ona artık gelen kısmetleri geri çevirmemesini istedi madem selim olmayacak dul kalacak değilsin ya diye baskı yaptılar onlar dediler demesine ama Gülçin’in kafasında hala bir ümit vardı çıkmayan candan umut kesilmez misali kolay kolay pes edecek bir yaradılışı yoktu gerekirse savaşırım eski nişanlımı tekrar kazanırım düşüncesine sahipti.
Selim ilk zorlu virajı tamamlamış oldu şimdi ferdaya bunları anlatması gerekiyordu ama nişana az bir gün kala kızın kafasını karıştırmayayım şu nişanı da bir atlatayım deyip geçiştirdi eve geldiğinde ferda arıyordu nişanın yapılacağı salonu tuttuklarını haber vermişti selim (emin) vakit kaybetmeden ertesi gün öğlene doğru dayısı ve ailesi ve diğer İstanbul’daki ve Bursa’daki tanıdıklarını arayıp bu mutlu günde onları davet edip hem onlarla tanışmanın heyecanı içindeydi bir iki haftadır telefonla akrabalarıyla iletişim içindeydi ama hiç birini sima olarak bilmiyordu onun için yenidünyasında yeni bir deneyim olacaktı nişan hazırlıkları yapıldı son bir iki gün kala selimin aklına Gülçin geldi acaba dedi onu da davet etsem mi ikilemdeydi bu gibi durumlarda ne yapması gerekirdi bilemedi en iyisi birine danışayım dedi olayı Necati’ye açtı Necati ne olursa olsun davet etmen yakışır dedi, yaşar ustaya mevzuyu açtı o da aynı görüşteydi durum karışık ama sen sana yakışanı yap gelip gelmemek ona kalmış bir durum dedi.
Akşam işten çıkacağı sırada telefon çaldı baktı kayıtlı bir numara değil neyse deyip açtı telefondaki ses nişanlanıyormuşsun hayırlı olsun hemen hemen herkesi arayıp davet ettin en yakınını davet etmeyecek misin dedi. Selim şaşkın bir şekilde pardon sizi tanıyamadım dedi. Telefondaki ses ben kardeşin Yakup dedi selim sordu ne yaptın ne ettin diye Yakup’ta burcuyu kaçırmıştı iş tatlıya bağlandı aramızda herhangi bir husumet yok dedi hatta şu an kayınço ile birlikte kasap dükkânında çalışıyoruz dedi onun üzerine selim ne demek seni ve burcuyu da nişanıma beklerim dedi
Üst üste sürprizler yaşıyordu neyse ki Yakup eski Yakup değil durulmuş madem ondan çekinmeme gerek yok dedi
Nişan günü geldi çattı önce berbere gidildi saçlar sakallar derken sonra takım elbiseler giyildi ve doğru nişan salonuna gittiler. Kuliste selimle ferda birbirine hayranlıkla bakıyorlardı. Birbirlerine iltifat üstüne iltifat yağdırıyorlardı. Çok yakışıklı olmuşsun, çok güzel olmuşsun gibi, ferda heyecanlıydı bu normaldi ama selimde ondan altta kalmazdı. Çünkü bir tarafta en sevdiği kişi ile nişanlanacak evliliğe bir adım atacak öte tarafta kardeşi olduğunu öğrendiği Yakup gelecekti sadece omu İstanbul’dan ve Bursa’dan akrabaları gelecek ve sima olarak onları ilk defa tanıyacaktı. O da yetmezmiş gibi diğer yanda da Gülçin acaba gelecek mi Gülçin’e bunu söylemeye cesaret edemediği için Necati Gülçin’i arayıp davet etmişti. Onun üzerine Gülçin selimi arayıp gerçekten gelmemi isteseydin beni bir başkası değil de sen davet ederdin dedi bunun üzerine selim Gülçin’den özür dileyip ne yapması gerektiğini bilemediği için ondan af diledi
Nişan merasimi başlamıştı. Davetliler tek tek geliyordu gelin ve damat adayı da masalarına oturdular ilk önce nişan yüzükleri takıldı. Bir dua edildi hemen sonrasında takı merasimi başladı takı merasimi bittikten sonra güzel ve akustik bir müzik eşliğinde yemek servisi başladı. Selim (emin) kalkıp tek tek masaları dolaşıp tanıdıklarıyla tokalaştı. Sima olarak tanımadığı kimselerle nişan sayesinde tanışma fırsatı buldu. Öyle ki her gittiği masada neredeyse 15-20 dakika kalıyordu akrabalarını tanıyıp onlarla sık sık görüşeceğinin sözünü veriyordu ferdada aynı şekilde masa masa dolaşıp gelen davetlilere hal hatır sorup erkek tarafındaki davetlileri tanımaya çalışıyordu böyle devam edip sürerken nişan merasiminin son saatleri yaklaşmıştı.
Uzak yerlerden gelen davetliler hayırlı olsun dilek ve temennilerini dileyip izin istediler ferda ve selim masalarına geçip soğumakta olan yemeklerinden atıştırmaya başladılar.
Derken Gülçin salonun kapısından içeri girip selimin karşısına dikilivermişti. İlk önce onu fark edemeyen selime ferda seslenip bu kadın herhalde sana bir şey söylemek istiyor diye uyardı. Selim gözü sahneye takılmıştı bir grup ezgi ve ilahiler söylüyordu o da beyin ve fizik olarak yorulmuştu. Bir yanda heyecan koşuşturma derken çekilen onca fotoğrafların flaşı onu yorgun bırakmıştı kafasını kaldırıp Gülçin’i fark edince birden bire afiyeti kaçtı ne yapacağını şaşırıp Gülçin hoş geldin diyebildi bunun üzerine ferda tanışıyor musunuz selim bu bayan akraban mı? dedi.
Gülçin
- Akraba değiliz ama olmaya çok yakındık
Ferda
- Nasıl yani
Gülçin
- Onu selim beye sorun o cevaplasın
Selim (emin)
- Ayakta kaldın Gülçin istersen otur bir soluklan
Ferda
- Selim bu bayan ne demek istiyor anlamadım tanıştırmayacak mısın?
Selim
- Gülçin benim eski bir arkadaşım yani hafıza kaybı yaşamadan önce
Gülçin
- Bu mu yani sadece arkadaş olarak mı geçiştireceksin
Ferda
- Selim bana bu bayandan hiç bahsetmemiştin
Gülçin
- Selim bu doğrumu nerdeyse haftanın her günü beraberiz bunu nasıl söylemezsin
Ferda
- Pardon benim kafam çok karıştı beraberiz derken
Selim
- Şöyle söyleyeyim Gülçin sağ olsun beni eski mahalleme götürüp tüm eski dostlarımla ve akrabalarımla tanıştırdı
Gülçin
- Evet, aynen öyle selimin size söylemediği bazı şeylerde var tabi ikimiz hakkında
Ferda
- Selim bu bir şaka mı? Şakaysa bile hiç komik değil hemen buna bir son verin bunlar ne demek neler oluyor burada
Selim
- Sakin ol ferda bir şeyin olduğu falan yok, aslında ben sana Gülçin’den bahsedecektim ama bir fırsatını bulup anlatamadım sen yanlış anlarsın diye
Ferda
- Peki, şimdi miydi? Zamanı bu mutlu günümde mi çıktı ortaya
- Yoksa aranızda yanlış anlaşılacak şeyler mi var
Selim
- Bunları sonra konuşsak olmaz mı?
Ferda
- Hiç sanmıyorum eteğinizde ne taşlar varsa hepsi şimdi dökülsün bana gerçekleri anlatın
Selim
- Ferda bak sakin ol bir şey olduğu falan yok Gülçin’in demesine göre hafızamı kaybetmeden önce çok yakın arkadaştık
Gülçin
- Bir dakika istemeden araya girip bir yanlışı düzelteyim sadece arkadaş değil biz nişanlıydık
Selim
- Tabi o senin söylemen ben babanla ve mahalledeki eski arkadaşlarımla konuştum onlar hiç nişan bahsinden haberi yok
Gülçin
- Olamaz çünkü biz gizli nişanlanmıştık
Selim
- Gülçin ne yapmaya çalışıyorsun, farz edelim ki nişanlanmıştık ne değişecek soruyorum sana önemli olan eski ben değil şu an ki ben ve sen şu an mutluluğuma gölge düşürmek istiyorsun
Gülçin
- Haklısın Özür diliyorum sizden, beni affedin biraz fevri davrandım ama benim açımdan kolay ve kabullenilecek bir durum değil bu takdir ederseniz, size mutluluklar diliyorum hoşça kalın
Gülçin veda edip nişandan gitmişti gitmesine ama her halinden pes edip vazgeçecek değildi en somut örneği de burada yapmış olduğu bu çıkışlardı. Birde Yakup sürprizi vardı ama o nedense problemsiz bir masada oturdu onunla da konuşulacak çok mesele vardı ama yeri ve zamanı orası değildi en azından telefon numarasını ve adresini almıştı. Şimdi başka bir mesele daha ortaya çıktı o da ferda bütün bu olanlardan habersizdi nişandan sonra ona her şeyi anlatacaktı ama çok zamansız bir şekilde Gülçin’in ortaya çıkması bütün planlarını bozmuştu. Selim ona karşı çok mahcuptu. Ferdanın morali birden bire düşmüş yüzü artık gülmüyor ve beyninde bir sürü sorular vardı. Neriman Hanım ferdanın bu halini görünce yanına gelip hayrola kızım bir sıkıntın mı var dediyse de yok deyip geçiştirdi. Nişanın sonlarına doğru son resimler de çekilip davetlilerde gidince nişan merasimi de bitmiş oldu.
Ferda selime dönerek seninle en kısa zamanda konuşacaklarımız var diye söz aldı ve ertesi gün Yakup eşi burcuyla beraber eve gelirler. Selim kapıyı açıp onları içeri davet eder kahvaltı yapıp yapmadıklarını sorar çayı demleyip sofraya otururlar ve aralarında muhabbet başlar selim Yakup’a dönerek neden kardeş olduğumuzu benden sakladın diye hayıflanır. Yakup başlar anlatmaya selime dönüp aslında öz kardeş olmadıklarını kendisinin yetiştirme yurdunda kaldığını mahallede çok iyi dost olduklarını yediklerinin içtiklerinin ayrı gitmediğini buna mukabil selimin ailesi onun bu halini öğrenince onu da evlatlık edindiklerini bir bir anlatır. Haydar mevzusuna gelince bir sebepten aralarında bir düşmanlığın başladığını herkesin içinde Haydar’dan dayak yediğini ve bunu gururuna yediremediğini hatta onu takip edip uygun bir fırsatını bulunca öcünü alacağını söyledi. Tesadüf eseri selimi bulunca onun bu durumdan faydalanmak istedi tabi bunun için çok pişman olduğunu ona bildirdi.
Selim Yakup’a dönüp kendisinin nasıl kaybolduğunu öğrenmek istedi çünkü hala gizemini koruyan bir meseleydi bu. Yakup tekrar söze başladı ve on tek tek anlatıyordu annen baban ve sen tatile çıkıyordunuz. İkindiden sonra akşama doğru Daha Yeni Yol almıştınız ki araba kontrolü kaybedip sağa sola vurup savrulduktan sonra viyadükten aşağıya doğru fırladı. Araç kayaların üstünde paramparça olmuştu tanınmayacak haldeydi denize de hayli yakın bir noktadaydınız denize düşseydi araç belki ailen kurtulabilirdi ama takdiri ilahi söylenecek fazla bir söz yok, onlarda bana anne baba oldu bende senin kadar olmasa bile çok üzüldüm.
Annen ve baban olay yerinde can verdi. Sana gelince seni bulmadık araçta yoktun etraf açıktı ormanda yoktu araçtan düşsen mutlaka görünür bir yerde olurdun ama yok denize fırlamış olma ihtimalin yüksekti. Kurtarma ekibi geldi ve 2 gün boyunca seni aradılar ama maalesef sana ulaşamadılar. Büyük ihtimalle seni deniz alıp götürdü ve denizdeki balıklara yem olduğun konuşuluyordu.
Olaydan sonra hiç kimse sana ulaşamadı ta ki ben seni tesadüf eseri buluncaya kadar. İşte senin hikâyen bu, bu seferde selim söze başladı. Demek ki o şokla beraber aracın içinden fırlamışım, hafıza kaybı sorunum o zaman başladı. Kıyı boyunca nereye gittiğimi bilmeden öylece gitmişim ve bayılıp kalmışım demek ki ondan sonra beni buldular ve yeni bir hayata başladım. Bütün acıları bilmeden ne garip, Yakup selime dönerek hakkını helal etmesini istedi ve en kısa zamanda ferdaya birlikte misafirliğe beklediklerini yeniledi ve müsaade isteyip çıktı.
Selim Ferdayı arayarak buluşma yeri ayarlayıp orada buluştular. Sahil kıyısında manzaralı kenarları rengârenk çiçeklerle dolu ağaçlarında kuş sesleriyle dolu botanik bir park gibi bir çay bahçesinde çaylar söylenmiş bir taraftan yudumlarken bir taraftan da ferda söze başladı.
Her halinden kırgın ve üzüntülü olduğu belliydi selime dönerek Gülçin’den neden hiç bahsetmediğini sordu. Yoksa aralarında bilmediği başka şeylerde mi vardı. Ondan sakladığı ve gizlediği neydi. Selim önce ortamı yumuşatıp sakin olmasını her türlü soruyu cevaplayacağını yeniledi. Öncelikle Gülçin’in Tesadüf eseri onu bulduğunu onu tanıdığını ve eskiden aralarında olan ilişkiyi anlattı. Gülçin’in dediğine göre nişanlanmışlardı. Gülçin’in onu eski mahallesine götürdüğünü akrabalarıyla ve dostlarıyla görüştürdüğünü söyledi. Gülçin ona göre eski hayatıyla yeni hayatı arasında bir köprüydü.
Ferda madem yanlış anlaşılacak bir konu yok peki neden bu kadar zamandır sakladığını sordu. Selimde Nişan arifesinde bu konudan bahsedip ağzımızın tadını bozmayayım, Nişandan sonra uygun bir dille ona her şeyi anlatacağını yeniledi.
Ferda tekrar selime dönüp Gülçin’e karşı olan hislerini sordu. Selim hiç tereddüt etmeden, aramızda ne olabilir ki böyle bir şeye imkân var mı? O benim için sadece bir arkadaş olarak kalacak hepsi bu. Ferda biraz olsun rahatlamıştı ama hala kafasında acabalar vardı. Peki, Gülçin sence bizim evlilik mevzumuzu nasıl karşılıyor. Selim doğru söylemek gerekirse Gülçin bu durumdan şikâyetçi o kendince tekrar beni kazanmak istiyordu bir de morali bozulmasın diye ilk görüşmelerimde senden hiç bahsetmedim ona da yeni söyledim sayılır. Onu üzmek istemedim bir şok daha yaşamasını istemedim alıştıra alıştıra söyleme yolunu seçtim.
Sana inanamıyorum selim nasıl olurda ona söylemezsin. O seni yine eski nişanlısı olarak biliyor nasıl olurda ona ümit verdin. Bir şey söylemedin diye suçsuz olduğun anlamına gelmez daha işin başında her şeyi söyleseydin işler bu konuma gelmeyecekti. Nişan günü sanki ben seni zorla elinden almış gibi bana çıkışıyordu. Ona bu cesareti vermeseydin buna cüret edemezdi.
Ne desen haklısın bunları aklı edemedim. Duygusal davrandım maksadım kimseyi kırmamaktı ama görüyorum ki yanlış yapmışım kimseyi üzmeyeyim derken seni onu kendimi ve herkesi üzmüşüm.
- Peki, selim bundan sonra o peşini bırakacak mı?
- Başka ne yapabilir ki, bizimi ayıracak?
- Senin için söylemesi kolay selim, kırılan bir kadının gururu ve onuru söz konusu
- Ne yapmamı istiyorsun peki?
- Hiçbir şey sadece ondan uzak dur çünkü o elinden geleni ardına koymayacak onu o gece gözlerinden hissettim. İntikam almak için her yolu deneyebilir.
Uzun uzadıya bu meseleler konuşuldu ve kafadaki bütün soruların cevabı yerini bulmuştu. Ferdanın içinde artık birazcık olsun huzur vardı.
Günler geçerken bir yanda selim işinde gücünde bir taftan para biriktiriyor bir taraftan da kiralık ev bakıyordu. Ferda da daha çömez olmasına rağmen aldığı davalardan yüzünün akıyla galip geliyordu ama şu var ki her davayı almıyordu. Suçsuzluğuna inandığı müvekkillerin davasını alıyordu ve savunuyordu. Onun ideali çok ünlü bir avukat olup bol para kazanmak değil aksine daha sade, gösterişten ve debdebelerden uzak bir hayattı. Her dava onu daha da tecrübe sahibi yapıyordu artık öyle bir zaman gelmişti ki insan sarrafı olmuştu. Karşısındaki insan 10 dakika konuştuğunda onun nasıl biri oldu olduğu hakkında hemen hemen hiç yanılmıyordu.
Bazen selimle bir araya geldiklerinde meslekleriyle ilgili espriler de yaparlardı. Selim ona yanlış yapmasının imkânsız olduğunu yaparsa da onun hemen anlayacağını ve ona karşı kendini müdafaa etmenin zorluğundan bahsediyordu. Ferdada ona karşılık büyük hatalar hariç küçük hataların kefaretini güzel bir yemek ısmarlamakla ödeyeceğini ima edip esprileri yapıyorlardı.
Su uyur düşman uyumaz diye bir atasözü vardır ya Gülçin fırsat kolluyordu. Hala bir şansı olduğunu düşünüyor bir taraftan da planlar yapıyordu. Öyle bir koz öne sürmeliydi ki bu ferdayı selimden soğutmalıydı. Gülçin selim bana yar olmayacaksa başkasına da yar olmasın diye düşünüyordu.
Ona göre selimi o hak ediyordu. Ferda hazıra konmuştu. Aklına bir plan gelmişti gelmesine ama bunu nasıl hazırlayacağı konusunda kararsızdı. Önce Selimi arayıp yalnız konuşmak istediğini söyledi. Selim artık Gülçin ile yalnız bir ortamda bulunamayacağını ona anlattı. Bu taktik olmamıştı bu sefer işin içine tanıdık birini sokmak istedi aklında müthiş bir plan vardı. Madem yalnız görüşemeyiz o halde Necati’de gelsin öyle buluşalım diye teklifi yeniledi. Biraz düşündükten sonra aklına yatmıştı selimin olur dedi. Necati’ye olayı anlattı o da tamam dedi o da merak ediyordu acaba ne söyleyecek diye derken ertesi gün akşama doğru lüks bir restorandın açık havadar bir masasında buluştular. Yemeğe başlamadan daha Gülçin kendi telefonunun şarjının bittiğini ve selimden telefonu isteyip birini acilen araması gerektiğini söyledi. Selimde ne yapsın telefonu ona verdi. Gülçin telefonu alıp izin istedi ve ayağa kalkıp sote bir yere geçip telefon rehberinden ferdanın ismini arıyordu. Tabi isim olarak bulamayınca aşkım, bir tanem, arım, balım, derken en son canımın içi diye bir kayıt bulunca olsa olsa bu olur diye numarayı aradı. Evet, doğru kişi telefonu açmış alo selim hayatım buyur diye karşılık verince önce bir sessizlik çöktü sonra ferda alo beni duyuyor musun diye yeniledi.
Bu sefer Gülçin devreye girerek ben Gülçin dedi. Ferda şaşkın bir şekilde ne oldu selimin telefonu neden sende ona bir şey mi oldu diye ardı ardına sorular sormaya başladı. Gülçin bir şey olduğu yok henüz ama olmayacağı anlamına da gelmez dedi. Her sözü bir bilmece gibiydi. Beni dinle dedi ferda Senden önce biz selimle sevgiliydik ben ona en zor günlerinde hem arkadaş hem dost olmuştum. Dünyalar bizimdi ta ki o kaza olup selimi kaybedinceye kadar. Ben çilesini çektim derdini çektim her şeye katlandım ve sen sefasını süreceksin öylemi.
Ferda susmuş Gülçin’i anlamaya çalışıyordu içindekileri bilmek istiyordu. Gülçin hem zeki hem de yaman biriydi selimle beraberken selimden her türlü ayrıntıyı öğrenmişti hatta bir seferinde ferdayla yakınlaşmasının nasıl olduğunu ilk adımı kimin attığını bile öğrenmişti. Şimdi bunları koz olarak kullanacaktı. Ferda seni üzmek istemem ama selimin sana karşı beslediği sevgi değil gerçek sevgiyi bende bulmuştu o kaybettiği duyguyu sende bulacağını sandı hepsi bu, anlasana sana arşı beslediği sevgi değil hem sen söyle bakalım ilk omu sana yaklaştı yoksa sen mi ona yaklaştın bence sen ona yaklaşıp aklını çelmişsindir. Ferda şoktaydı evet dedi ben ona açıldım o çekingen biriydi ama benden hoşlandığını hissediyordum dedi. Ama elinde kanıt yoktu. Bu boşluğu bulan Gülçin Boksör gibi hep o taraftan darbelerini indirmeye devam ediyordu. Gülçin tekrardan ferdaya sıralamaya devam etti selimin senden hoşlanmış gibi yapmasının ve kendi hayatını sana feda etmesinin nedeni de sizin onu bulup bir aile gibi sahiplenmeniz ve ona kol kanat germenizdi. Size karşı olan vefa borcunu aklınca böyle ödüyor.
Bu söz yenilir yutulur türden değildi. Normalde ferda akıllı biriydi bu tür tahriklere kolay gelmezdi ama söz konusu canı gibi sevdiği yakında eşim diyeceği selim olunca aklı yerine duyguları ön plana çıkmıştı çünkü selim yaradılış olarak ta sevgisini belli eden biri değildi. Ferda da onun sevgisinden sanki şüphe duymaya başlamış büsbütün Gülçin’in sözlerine inanır gibi olmuştu.
Artık ibre Gülçin’den Yanaydı. Ferda birden bire hıçkırıklar içinde gözlerinden pınarlar gibi yaşlar akıyor bir yandan koluyla yüzünü siliyordu. Gülçin emeline kavuşmuştu. Bunu bir tık daha ileri sürükleyip hazır rakibi tam kıvama getirmişken sıcağı sıcağına işi tamamen bitirmek vardı aklında. Gülçin bunları söylerken inan için parçalanıyor ama senin de ileride mutsuz olmana gönlüm razı gelmiyor diyerek onu da aklınca teselli ediyordu.
Hatta bu söylediklerime inanmıyorsan eğer müsaitsen falan yere gel kendi gözlerinle gör diye ona adres tarif etti. Tabi bu yeri bilerek ferdanın evine yakın bir yer seçmişti. Selim ayağa kalkıp Gülçin’in yanına biraz yaklaşıp aksi bir şey mi var diye merak ettiğini söyledi çünkü neredeyse 20 dakikadır ortalıkta yoktu sesini duymasalar bile onu yukarıdan görüyordu baya hararetli konuşuyordu. Neyse ki telefon konuşması bitmişti. Telefonu vermeden önce son aramalardan ferdanın numarasını silip öyle selime geri iade etti. Selim garibin hiçbir şeyden haberi olmadan başına geleceklerden habersiz bir şekilde telefonunu alıp beraber masaya oturdular.
Necati Gülçin’e dönerek siz bayanların kısa konuşası bu mu öldüm açlıktan daha sipariş vermedik. Bir müddet sonra siparişler verildi yemekler geldi. Selim Gülçin’e dönüp önemli bir şey yok değil mi diye yeniledi oda yok dedi önemli bir şey yok bizim kadınları ilgilendiren meseleler işte. Peki, dedi selim bizim burada bulunma nedenimiz nedir bir şeyler söyleyecektin nedir onlar. Gülçin İlla bir araya gelmemiz için önemli bir şeylerin olması mı gerek konuşmak ve muhabbet etmek, güzel bir zaman geçirmek için geldik hem ilk önce bir yemeğimizi yiyelim tatlılarımızı yiyelim ondan sonra söyleyeceklerimizi söyleriz acelesi ne diye ilave etti.
Ferda telefonu kapatır kapatmaz apar topar hemen kendini dışarı attı. Gülçin’in tarif ettiği yere geldiğinde uzaktan gizlice onları izlemeye koyuldu. Gülçin sağa sola bakarak ferdayı fark ettiğinde hemen plan b’yi devreye sokmaya başladı.
Gülçin durduk yerde ya selim kaç zamandır aklımda seninle bir fotoğraf çekilecektim bir türlü kısmet olmadı. Telefonunu Necati’ye verip resmimizi çeker misin? Diye rica etti. Selim bunlara bir türlü anlam veremiyordu. Durduk yerde resim muhabbeti nerden çıktı. Neyse dedi çekilelim bari onay alındıktan sonra Gülçin selime yaklaştığı yetmemiş gibi yanak yanağa sokuldu ve samimi pozlar vermeye başladı. Gülçin haddinden de fazla ileri giderek amacını aşmaya başladı. Selim bir ara Gülçin’in elinden tutup ne yapmaya çalışıyorsun sen seni anlayamıyorum ne yapmaya çalışıyorsun dese de elinden tutmasını fırsat bilip inadına gözlerinin içine olanca şehvetiyle bakmaya başladı. Amacı belliydi tamamen tribünlere oynayan futbolcular gibi taktik icabı Ferdayı kızdırmak istiyordu. Ama emeline de kavuşacak gibiydi.
Restoran lüks olunca bir yanda kemancılar onların bu halini görüp sevgili olduklarını zannedip masaya gelmesinler mi? Başladılar romantik parçalar çalmaya Gülçin’in planında bu yoktu. Ayarlasa böyle denk getiremezdi hemen fırsattan istifade ne olur selim bir kez olsun hatırım için benimle dans eder misin? Baktı ki kurtuluşu yok peki dedi ama kısa süreli olacak dedi ve ayağa kalktılar. Gülçin mutluluktan uçuyordu dans ederken çaktırmadan selime yakınlaşıyor arada sarılacak gibi yapıyordu. Ferda giderek daha da onlara yaklaştı. Gördüklerine inanamıyordu. Selim bu kız kafayı mı yedi deyip onun haline gülüyordu. Ama ferda olayı böyle anlamıyor onun mutlu olduğunu düşünüyordu. Bir an aklına telefonda Gülçin’in telefonda ona söylediği sözler geldi. O seni gerçekten sevmiyor size karşı vefa borcunu ödüyor o benim yanımda mutlu ve huzurlu. Onların bu halleri bu sözleri tasdik eder nitelikteydi. Ferda bir anda gözlerinden akan yaşları mendille silerken bir yandan da onları dikkatlice izliyordu hem de her karesini sanki bağrına bir bıçak saplanmış gibiydi. Yüreğinden yaralanmıştı. Hayal kırıklığından mıdır yoksa aldatılmanın acısından mıdır ayakları zangır zangır titremeye başladı. Belli ki sinirleri boşalmış laçkalaşmıştı. Kendini toplayıp yüzünü gözünü silip selimden hesap sorma zamanıydı.
Dansları bitip tekrar masaya geçip oturdular o esnada Necati de şaşkın bir durumdaydı. Ağzı açık olanları izliyor bir türlü anlam veremiyordu. Ferda masanın yanına gelip dikildi. Selim başını kaldırıp ferdayı gördüğünde önce bir afalladı. Normal bir tepkiydi bu, ferdanın orada ne işi vardı acaba olanları görmüş müdür birden yüzüne dikkatlice bakınca onun üzüntülü olduğunun farkına vardı. Ayağa kalkıp buyur canım bu ne hoş bir rastlantı seni beklemiyordum yoksa bana sürpriz mi yaptınız. Ferda selime kızgın bir ifadeyle
- Hiç zAhmet etme kalacak değilim. Bir emaneti sana vermeye geldim.
- Ya öylemi? Neymiş o emanet
Ferda parmağındaki yüzüğü çıkarıp selimin bir elinden tutup ona verdi. Selim birden bire şok yaşadı
- Ferda bu da ne demek oluyor
- Bana hesap mı soruyorsun
- Ne oldu ne bu halin
- Asıl sen anlat ben senin bildiğin kızlardan değilim. Benimle evlenip başkalarıyla zamparalık mı yapacaksın.
- Ferda sakin ol şu an kızgınsın ve ne söylediğinin farkında değilsin
- Hayır, ben ne söylediğimin farkındayım. Gülçin’le seni sarmaş dolaş gördüm baya da bir samimiydiniz. Sizi baya mutlu gördüm.
- Ferda gel seninle müsait bir yerde konuşalım. Sonra pişman olacağın bir şey yapma lütfen
- Bak sen, beyefendi bulunmaz Hint kumaşıymış ta haberimiz yokmuş. Kusura bakma ama ben bunları kaldıramam ve eğer beni sevmiyorsan benimle evlenmek zorunda değilsin. Böyle bir zorunluluğun yok, bu arada Necati senin de alacağın olsun sen bu rezalete nasıl alet oluyorsun sende hiç onur gurur yok mu?
Necati Kendini savunmaya geçti ve vallahide bu olaylardan hiç haberim yoktu her şey bir anda oldu ne olduğunu hala anlaşmış değilim. Akıl tutulması mı dersin artık ne dersen de.
Ferda artık her şey bitti özgürsün beni artık bir daha arama deyip arkasını dönüp hızlı bir şekilde gitti. Selim ne kadar uğraşsa da nafile kararını çoktan vermişti. Selim afallamış anlamsız bir şekilde sağa sola bakıp ben ne yaptım ne hata ettim. Anlamıyorum suçum ne benim gibi kelimeler sarf etti.
Sonra Gülçin’e dönüp doğruyu söyle onu buraya sen mi çağırdın dese de Gülçin haberim yok demek ki seni takip ediyormuş deyip suçu hiç üzerine almıyordu. Selim kızgın bir şekilde beni buraya çağırmasaydın bunların hiç biri olmayacaktı şimdi mutlumsun soruyorum sana emeline kavuştun mu? Yoksa bu da planının bir parçası mıydı? Ama ne kadar uğraşırsan uğraş boş hiçbir şey elde edemeyeceksin, mutluluğumuza mani olamayacaksın bu yaptıklarınla sen benim gözümde bittin. Seni önceden arkadaş olarak biliyordum ama şu an benim için sen öldün deyip Necati’ye hadi gidelim buradan deyip oradan çıktılar.
Selim oldukça gergin ve kızgın görünüyordu. Sadece Gülçin’e değil en çok ta kendine kızıyordu. Nasıl oldu da tufaya geldim nasıl böyle bir şeye mahal verdim diye hayıflanıyordu. Necati onu teselli etmeye çalışsa da boş onu sakinleştiremiyordu.
Ah akılsız kafam vah bana yazıklar olsun nasıl oyuna geldim. Ne aptal bir adamım ben kız beni resmen kullandı ve beni ferdamdan etti.
Bir ara telefona sarılıp ferdayı aradı durdu ama cevap vermiyordu. Bir müddet sonra tekrar aradı bu seferse hiç ulaşılamıyordu. Belli ki ferda ona çok kırılmış ve kızmış telefonları açmıyordu. Bu çözüm olmayınca bu sefer mesaj attı ama ferda mesajları okumadan siliyordu.
Bu böyle sabahlara kadar sürüp gitti. Kalkıp işe gitti önce sonra yaşar ustadan izin istedi ve doğruca ferdanın evine doğru yol aldı.
Kapıyı şükrü açtı ve ona dönerek müsaitseniz girebilir miyim? Dedi. İçeride Ahmet Bey ve Neriman hanımda vardı. Ahmet Bey selimi içeri buyur etti gel bir otur bakalım dedi. Selim direk ferdayı sordu ama evde yoktu bir dava için mahkemeye gitmiş. Selim Ahmet Beye dönüp olanlardan haberiniz var mı diye sordu. Aile efradı hayır dedi çok ısrar etmemize rağmen ferda bize bir şey söylemedi ama onu hiç böyle kızgın görmemiştik. Olanları sen anlatı ver dediler. Selimde Olayı en başından en ince detayına kadar anlattı. Ahmet Bey Selime dönerek böyle hayırlı işlerde onun için acele davranmak gerek ne kadar doğru bir sözmüş çünkü bu işlere başlayınca hiç uzatmadan bir an önce evlenmek gerek. Siz gençler yok şu işim bitsin yok şunu yapayım deyip hep ileri tarihe atıyorsunuz. Acele etmek lazım yoksa bu hayırlı işlerde şeytan bir taraftan şeytanlaşmış insanlar bir taraftan uğraşıp durur.
Ben Ferdayla konuşur onu sakinleştiririm. Buraya gelip olanları anlatman iyi oldu. Art niyetli biri olsaydın bunların hiç birini yapmazdın onun için sana her zaman için güvenim tam
Selim izin isteyip oradan çıkınca doğruca mahkeme salonunda soluğu aldı. Duruşmanın bitmesini bekleyip ferda dışarı çıkarken peşine takılıp dur dinle beni ne olur ben seni aldatmadım. Bir kez olsun dinle ne olur ne kaybedersin. Bana olan itimadın bu kadar mıydı? Nafile ferda selimi görmezden geldiği yetmezmiş gibi bu seferde duymazdan geliyordu sanki o hiç yokmuş gibi davranıyor hızlı adımlarla dışarı çıkıp yol alıyordu. Ferdanın bir kolundan tutup çekiştiriyordu o da onu itmekle yetiniyordu. Ferdanın avukat arkadaşlarından biri durumu fark edince koşarak arkalarından gelip selimin elini tuttuğu gibi itti.
Avukat Ayhan eskiden beri ferdaya âşıktı hatta ona bunu bizzat kendi söylemişti. Ama gel gör ki ondan bir karşılık bulamadığı gibi peşini bırakmasını evlilik süreci içinde olduğunu anlatmıştı. Avukat Ayhan çaresiz peşini bırakıp bu sefer arkadaş gibi yaklaşmak zorunda kalmıştı. Selim avukat Ayhan’a çıkışmaya başladı sende kim oluyorsun beni itekliyorsun senin derdin ne. Avukat Ayhan asıl senin derdin ne güpe gündüz bir bayanı istemediği halde onunla zorla konuşmaya çalışıyorsun. Görüyorsun ki o seninle konuşmak istemiyor neden zorluyorsun. Selim hiddetlenerek sende kimsin be adam bırak ellerimi onun avukatı mısın? Deyince evet dedi ben hem onun hem de müvekkillerimin avukatıyım var mı diyeceğin. İş iyiden iyiye kızılmıştı ki selim elini çekip Avukat Ayhan’a yumruğu indirmesi ile yere serilmesi bir olmuştu. Ferda olayları çaresiz izlerken sessizliğini bozup selime bağırmaya başladı.
Mahkeme salonundan çıkan Avukat Ayhan’ın arkadaşları olayı görünce koşarak gelip selimi çembere aldılar. Ayağa Kalkan Avukat Ayhan selimin üzerine çullandı bu sefer yalnız değildi arkadaşları da ona yardım etti ve bir güzel selimi orda patakladıktan sonra durdular. Selim yerlerde sürünüyordu. Bu olay bile ferdanın ona karşı olan tutumunu bir nebze olsun hafifletmemişti. Selim zorlukla ayağa kalkıp sizi dava edeceğim siz adam mısınız be adam müsveddeleri sizi bir kişiye 4 kişimi dalar. Avukatlardan biri hay hay buyur hazır mahkeme burada bakalım kim suçlu çıkar istersen dava et bizi bu sefer avukat Ayhan söz alarak evet dedi istersen ihbar et bizde seni bir avukatı tehdit ettiğine şahitlik edelim. Ferda selime dönerek sen adam olmazsın bıktım artık senin bu hallerinden uslanacağında yok. Belli ki bazı şeyler üst üste binince bir yerde patlak veriyordu. Selimin birçok talihsiz olayları vardı. İlk olayında da ferda bizzat ona avukatlık bile yapmıştı. Başı bir türlü dertten çıkmıyordu.
Selim ferdaya bakıp Allah aşkına söyle beni artık sevmiyor musun? Dedi ve ardından ferda selime dönüp şu an ne hissettiklerimin hiçbir önemi yok sana olan nefretim her şeyin önüne geçti. İşte belanı buldun işte bu sensin dedi ve bu söz selime çok dokunmuştu. Evet, zaten ben senin gibi olamam sen okumuş güngörmüş birisin ben bir serseriyim haklısın bana haddimi bildirdin bunu anlamalıydım. Davul bile dengi dengine vurur. Ama şunu bil ki asla ve asla seni aldatmadım. Aklımın ucundan bile geçirmedim. Son olarak ne söylüyorsun ferda dedi ve ferda ben söyleyeceklerimi o akşam söyledim yüzüğü sana verdim daha ne dememi istiyorsun. Artık bize karşı bir minnet borcun olmasın kendi halindesin serbest ve özgürsün daha ne diye duruyorsun. Hiçbir şeyi kanıtlamak zorunda değilsin babam olsun annem olsun onlardan yana bir sıkıntı yok onlar sana hakkını helal etti merak etme alacak verecek yok. Sana yaptığımız yardımları senden bir karşılık bekleyerek yapmadık Allah rızası için yaptık.
Ferda geçekten de böylemi düşünüyorsun. Ben minnet borcu için mi seninle evleniyorum bunumu demek istiyorsun. Ferda selime dönüp aynen öyle dedi, selim peki nasıl istiyorsan öyle olsun ben sevgim için seni defalarca aradım, mesaj çektim, evine gittim ailene tüm olanları anlattın yetmedi bizzat ayağına geldim bir hatam varsa affet dedim. Sana her şeyi anlattım ama buna rağmen sen bana karşı böyle davranıyorsan demek ki içinde sevgiden eser kalmamış eğer birazcık sevseydin şu halime acırdın ama yok peki öyle olsun senin dediğin gibi olsun ben kapılarımı hiçbir zaman sana karşı kapatmadım ve hiçbir zamanda kapatmaya cüret edemem. Ben eğer evleneceksem bu dünyadaki eşim yalnız sen olursun seni ömrümce beklerim ne zaman beni affedip dönene kadar.
Avukatlar bu konuşulanlar karşısında donakaldılar bir aşk hikâyesini dinlemiş oldular. Selim bütün gururunu ve onurunu orada bırakarak yavaş adımlarla arkasını dönüp gidiyordu. Bir ara son veda gibi dönüp bir baktı sonra yoluna devam etti.
Bu olanlar karşısında hep dik duruşunu gösteren ferda artık daha fazla dayanamayıp yerlere kapandığı gibi hüngür hüngür ağlamaya başladı. Avukat Ayhan diğer arkadaşlarına teşekkür edip sağ olun siz gidebilirsiniz ben yanındayım dedi ve ferdanın kolundan tutup banka oturttu. İyi misin? Bir su veya kahve bir şey getirmemi ister misin diye ferdaya yardımcı oluyordu. İstersen arabayla seni eve bırakayım dedi ferdada olur dedi ve onu evine götürdüğünde Neriman Hanım ferdanın perişan halini görünce ne oldu kuzum sana diye içeri alıp sarmaya başladı bu esnada avukata teşekkür ettiler hatta içeri buyur ettilerse de müsait bir zamanda inşallah deyip gitti.
Ferda olayları ailesine aynen anlattı ve kendi fikirlerini söyledi. Ahmet Bey ve Neriman Hanım söz birliği etmişçesine selimin iyi biri olduğunu, onu aldatmadığını söyleseler de ferda her seferde ben her şeyi apaçık olarak gördüm ve her şeyi biliyorum dedi hatta Gülçin’le selimin eski nişanlı olduğunu da dile getirdi. Aile bir şok daha yaşamış hiç ummazdık biz selimden demekle yetindiler. Ahmet Bey ferdaya dönüp bak kızım dedi ben elimden geldiğince seni okuttum. Sen üzerine düşeni fazlasıyla yaptın ben senden razıyım sen diğer insanlardan farklısın çünkü sen çocukken bile bir yetişkin gibi davrandın Şükrü’ye hem abla hem abi oldun sen aldığın bütün kararlara saygımız vardır bu hayat senin kızım. Hayatı yaşayacak olan sensin. Ferda her şeyi bitirdiğini yüzüğü attığını dile getirdi.
Gel zaman git zaman Necati bir gün bizzat ferdanın evine gidip onunla uzun uzadıya konuştu. Anlatmaya başladı
- Selimin bu olaydan sonra Gülçin’le arkadaşlık yapmadı. Bizzat onunla yaşayan birisi olarak söylüyorum hayatı ters düz oldu. Ne yemek yiyor ne içiyor nede gülüyor hep düşünceli hali var. Allah aşkına bir kere gel gör halini uzaktan seyret sen iyi bir kadınsın böyle taş kalpli olamazsın.
- Ama eğer onu sevmiyorsan artık saygı duyarım ama yaşananlardan dolayı onu sildiysen yanlış yaparsın o asla seni aldatmadı bunu bil eğer böyle yaparsan hiçbir şey elde edemezsin.
Bu aradan geçen zaman ve Necati’nin bu sözleri biraz olsun ferdanın kalbini yumuşattı. Hatta bir ara gaza gelen Necati
- Ya kızım çocuk öldü aşkından korkuyorum kendine zarar verecek diye sürekli resmine bakıp bakıp ağlıyor. Allah aşkına diyorum bitsin bu anlamsız kırgınlık
Ferda bu çıkıştan sonra gülümsemeye başladı bunun üzerine Necati durur mu Ha işte bu biraz kendine gel deyip ortamı daha da yumuşattı. Ferda Necati’ye dönüp doğru söyle dedi seni buraya omu gönderdi. Yemin billah dedi kuran üstüne yemin etti selimin benim buraya gelmemle hiçbir ilgisi yok ben onun bu halini görünce dayanamayıp canıma tak etti diye geldim sana ve senin samimiyetine güvenerek olanları eksizsiz olarak anlattım dedi. Peki, ona müjdeyi vereyim mi dedi Necati Ferda ne müjdesiymiş o, ne müjdesi olacak onu affettiğini artık barışmak istediğini söyleyeyim mi?
Ferda Necati’ye dönüp peki arkadaşına söyle bir daha onu dişi sineğin yanında görmeyeyim yoksa sonu hüsran olur dedi. Bu söz Necati’ye yeterdi. Bu sözlerle selime karşı olan kırgınlığının ve kızgınlığının geçtiğini onu affettiğini tasdik ediyordu.
Necati selime sürpriz yapmak istiyordu. Eve geldiğinde selim nerede olduğunu neden telefonu açmadığını sordu. O da hayırlı bir iş için gittim dedi. Selim ya hayırlı olsun kardeşim o zaman dedi ne zaman göreceğiz gelin adayını. Necati ben kendim için değil çok sevdiğim bir dostumun işini hallettim.
Hatta güzel bir mekânda yemek yiyeceğiz sende davetlimsin dedi selim boş ver ben fazlalık yapmayayım ne işim var orada deyince Necati olmaz sen davetlisin ve mevzu seni ilgilendiriyor senin de sevineceğin bir olay olacak dedi. ,selim Necati’ye dönüp hangi arkadaş bu söylesene Lokantadan mı? Mahalleden mi? Deyince selime dönüp ne çok soru soruyorsun nasılsa gidince öğrenirsin dedi ve çok ısrarlar sonucu tamam demek zorunda kaldı.
Ertesi gün akşama kadar Selim Necati’ye sorular sorsa da ağzından laf alamadı. Necati çetin ceviz çıktı ser verip sır vermiyordu. Selimin tahminleri hiç tutmuyordu daha doğrusu tahmin bile edemiyordu. Akşam Sahildeki malum restorana gidip otururlar onlardan başka kimse yoktu. Selim hani misafirlerin gelmiyor mu deyince Necati bu sefer Misafirler değil de sadece misafir diyelim gelen bir kişi çünkü bu söz üzerine selim yapma ya ne oldu bu iş başlamadan bitti mi dedi. Necati’de biraz bekle deyip telefonla konuşmaya başladı yerini tarif etti o sırada selim menüyü almış göz gezdiriyordu. Masaya çok şık ve zarif görünümlü bir bayan geldi ve tam selimin karşısına oturdu. Selim başını kaldırıp ferdayı karşısında görünce gözlerine inanamadı. Gözlerini ondan alamıyordu. Konuşmasına gerek yoktu adeta gözleriyle bütün sevgisini ve hasretini dile getiriyordu. Ferda iyi akşamlar nasılsın dedi selim heyecanlı ve şaşkın bir ifadeyle iyi akşamlar hoş geldin ben iyiyim sen nasılsın dedi. Necati huzur doluydu nihayet onca zamandan sonra onları bir araya getirmiş şimdi bu mutluluğun zevkini sürüyordu. Hatta garson tam araya girecekti ki Necati kaş göz işaretleriyle garsonu uzaklaştırdı. Çünkü bu anın bozulmasını hiç istemiyordu.
Ferda Necati’nin ona geldiğini ve durumunu anlattığını söyledi. Kendisinin de daha makul ve olumlu olduğunu aşırı tepki verdiğini kabullendi ve selime dönüp
- Seni affediyorum dedi.
Selim ilk önce ferdaya uzun uzun bakıp sonra ağzından şu cümleler çıktı.
- Ben sana ihanet etmedim bir suç işlemedim ki beni affedesin.
Bu hiç beklenmedik bir sözdü. Ferda şok olmuştu yoksa Necati onu oraya çağırmasındaki maksat selimin ondan öcünü alması için miydi diye düşündü. Selim tekrar ferdaya dönüp
- Aramızda bir kırgınlık vardı evet beni yanlış anladın. Tabi bir kızla bu kadar içli dışlı olmam hatasız olduğum anlamına gelmez o benim iyi niyetimden istifade etti ve beni kullandı. Ama o beni öldürse benim canımı acıtmaz umurumda da olmaz. Ama sen öyle değilsin benim için özelsin bunu sana sözlerle anlatamam senin bana en ufak bir husumetin beni yakar kavurur
Selimin konuşmasından da belliydi ki çok efkârlıydı. Selim çok kırılmıştı gururu ve onuru incinmişti. Ferda selime dönerek
- Sende beni yanlış anladın en son bana karşı sarf ettiğin sözleri unutamadım. Ben seni hakir görmüyorum seni küçük görmüyorum aksine sen benim kalbimin efendisisin daha ne istiyorsun. Kaldı ki bende first lady değilim olsa bile sonuçta böyle bir şeyi nasıl düşünürsün bu güne kadar ben sana en ufak bir kinayede bile bulunmadım yalan mı söyle.
- Haklısın ferda özür dilememi istiyorsun
- Hayır, barıştık mı onu söyle
- Barıştık
Öte tarafta Gülçin’in ailesini onu karşısına alıp olaylardan azda olsa haberleri olduklarını anlattılar. Artık kendi hür ve iradesiyle bu aşktan vazgeçip selimin peşini bırakmasını istediler yoksa olaylar sarpa sarıp onun canını daha fazla yakabilirdi. Tabi ailesi böyle düşünüyordu. O onlarla aynı düşüncede değildi. Ona sorsan selim onu hala seviyordu. Ferda selime büyü yapmıştı böyle derken aklına bir fikir daha geldi.
DEVAMI VAR...