- 1151 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Teknoloji Çağının Öğretmeni
Baş döndürücü bir hızla gelişen teknolojik çağın bilgi toplumunda öğretmen olmak, her yönüyle donanımlı, liyakatli ve yeniliklere açık olmayı gerektirir.
Bizler keşfedilmeyi bekleyen birer dünya, açılmamış goncaydık. Öğretmenlerimiz, bizleri sevgiyle sulayan, ayrık otlarından ayıran, sonra gül olup açmamızı sağlayan birer bahçıvandı. Daha dün siyah önlüklerimize kırmızı kurdele takıyorlarken ne çabuk düştü ömür takviminden yıllar? Hepimiz büyüdük, işe-güce karıştık. Fakat kara tahta başında kara talihlere meydan okurcasına ders veren öğretmenlerimizin kimi ebediyete göçtü, hayatta kalanların ise tebeşir tozu gibi saçları beyaz, alınlarında yılların derin izleri okunuyor. O emektar, fedakâr öğretmenlerimizi unutmak mümkün mü?
Şimdi bayrağı genç öğretmenler devraldı. Zaman değişti, teknoloji gelişti. Şimdiki çocukların öğrenme yaşı küçüldü. Öğrenme alanları değişti. Görsel-işitsel araçlar, materyaller çoğaldı. Monitörler, akıllı telefonlar, tabletlerden bilgiler aktı, dikkatler dağıldı. Öğretmene olan ihtiyaç azaldı mı? Ya da bu araçlar öğretmenin yerini alabilir mi? diye bir soru aklımıza gelebilir. Bir öğretmen olarak diyorum ki, hiçbir makine öğretmenin yerini alamaz. Hiçbir cihaz, çocuğun bilgisine sevgi katamaz. Parıldayan gözlerdeki ışığı, şefkati veremez. Jest ve mimikleriyle güdüleyemez. Öğretmenden vazgeçmediğimize göre, günümüz öğretmeninde hangi nitelikler olmalıdır?
Öğretmen, her şeyden önce mesleğini ve çocukları sevmelidir. Öğretme heyecanını taşımalıdır yüreğinde. Öğrenme aşkıyla gözlerinin içine bakan çocukların bu meraklarını fırsata çevirmelidir. Planlı, zamanını iyi kullanan, hedeflerine adım adım ilerleyen vizyon sahibi biri olmalıdır. Her şeyi biliyorum egosundan sıyrılmış, bilgi öğrenimine ve eleştirilere açık olmalıdır. Gerektiğinde kendini revize etmelidir. Bir Hint atasözü der ki: İşlemeyen demiri kendi pası mahveder. Modern öğretmen, çalıştığı kurum ya da diğer kurumlardaki meslektaşlarıyla bilgi alış veriş ağı oluşturmalıdır.
Alanında yeterliliğe sahip olmalı, sınıf yönetiminde iyi bir lider ve rehber olduğunu hissettirmelidir. Eğitimin en etkili alanı, mutfağı sınıftır. Kalıcı öğrenmeyi sağlayan görsel-işitsel öğretim araçlarını kullanabilmelidir. Öğrencilerine öncelikle öğrenmeyi öğretmelidir. Bilgiye ulaşma yollarını ve doğru kaynakları göstermelidir. Bilgiyi depolamaktan çok, önemli olan gerektiği yerde ve zamanda bilgiyi aktif kullanmaktır. Öğrendikleriyle gerçek yaşam arasındaki bağın kurulmasını sağlamak gerekir. Mark Twain: “Eğitim kafayı geliştirmek demektir, belleği doldurmak değil.” demiştir.
Öğrenci merkezli eğitimi benimsemeli, eleştirel düşünme ve yaratıcılık konusunda onlara yardımcı olmalıdır. Kendini ifade edebilen, sorgulayan, özgüven sahibi öğrenciler yetiştirmelidir. Sınıf ortamında işbirlikli ve etkileşimli çalışma ortamları oluşturmalıdır. Öğrencilerin derse ilgilerinin azaldığını anladığında, ilgilerini toplayacak farklı öğretim tekniklerine başvurmalıdır. Öğrencilerin tümünün öğrenebileceğine inanmalıdır. Öğrencileri birbiriyle kıyaslamak yerine, bireysel gelişimlerine göre, kendisiyle karşılaştırarak değerlendirmelidir. Bu yüzden öğrencilerin psiko-sosyal, fiziksel ve bilişsel gelişimlerini izlemelidir. İlgi, kabiliyet ve gereksinimlerine uygun zengin öğretim stratejileri geliştirmelidir.
Bilgi çağının öğretmeni, empati kurabilen, söz ve beden dilini iletişimde etkili kullanabilen kişidir. Öğrencilerine karşı arkadaşça tutumlar göstermeli, onların güvenini kazanmalıdır. Öğrenciler arasında ayırım yapmayan öğretmen daha çok sevilir. Her zaman adil davranmak zorundadır. Öğrencilerin olumsuz davranışlarından çok, olumlu davranışlarına odaklanmalıdır. Cezadan ziyade ödül yoluna başvurarak, olumsuz davranışları terk etmelerini sağlamalıdır. Gerekirse rehberlik servisleri ve alanında uzman pedagoglarla iletişim içerisinde olmalıdır. Sınıfta disiplini sağlamak için kırıcı hitaplardan kaçınmalı; tatlı dilli, güler yüzlü, sabırlı ve hoşgörülü olmalıdır. Bazen esprili, sevecen, bazen uyarıcı ve metanetli olmalıdır.
Günümüz öğretmeni; giyimi, duruşu ve hareketleriyle öğrencilerin model alacağı kişidir. Saygınlığına gölge düşürecek hiçbir olumsuz hareket yapma lüksü yoktur. Bu yüzden özel yaşamında da dikkatli olmak zorundadır. Goethe bu konuda: “Nasıl davranırsan, tıpkı ayna gibi sana öyle geri yansır.” demiştir. Sınıf kapısından içeri girerken, maddi-manevi tüm problemlerini, ideolojilerini dışarıda bırakır. Öğrencilere yansıtmaz. İşiyle hemhal olur.
Çağın öğretmeni mesleki bilgisinin yanında kişisel yeteneklerini de geliştirmelidir. Sanatsal, kültürel ve sosyal yönü güçlü olmalıdır. Bu nedenle öğretmen yetiştiren fakültelerdeki eğitimin kalitesinin de yüksek olması gerekir.
Günümüz öğretmeni, öğrencilerini kendi çocukları gibi tanımalıdır. Ders içinde olduğu gibi ders dışında da onların gelişimini takip etmelidir. Görüldüğü gibi, bu çağda öğretmenlik daha fazla özveri gerektirir. Aile ziyaretleri yaparak öğrencilerinin olumlu ve olumsuz tutumlarından haberdar olmalıdır. Öğrencilerin toplumun beklentilerine, Milli Eğitimin temel amaç ve ilkelerine uygun bireyler olarak yetişmeleri için gerekli motivasyonu sağlamalıdır. Eğitimin sadece sınıfta örgün olarak değil, hayat boyu her yerde ve ortamda olabileceğine öğrencilerini inandırmalıdır. Devletine, milletine, örf ve adetlerine, demokrasi ve insan haklarına saygılı, cesaretli ve bilimsel araştırmalara açık bireyler olarak yetişmelerini sağlamalıdır.
Sonuç olarak değişen çağımızda öğretmen olmak; yüreğini, ruhunu ortaya sermektir. Etrafını aydınlatırken mum gibi erimektir. Aydınlık yarınlara gülmektir. İdeal uğruna yollara düşmektir. Her engeli aşmaktır. Coşkun bir ırmak olup taşmaktır…
Kendisi, toplumu ve dünya ile barışık olan öğretmen, üstün performans göstermelidir ki; ihtiyaçlara cevap verebilsin. Öğretmenlerin performanslarını yükseltecek hizmet içi eğitim seminerlerinin arttırılması gerekir. Öğretmen performansını etkileyen başka bir yol da sosyal ve özlük haklarının iyileştirilmesidir. Maddi ve manevi yönden kendisini rahat hissetmeli ki, daha verimli olabilsin.
Öğretmenin verimli ve arzulu olması, eğitim-öğretimin kalitesini arttıracaktır. Zira günümüz toplumları, gelişmişlik seviyelerinin temelinde yeterli ve kaliteli bir eğitimin yattığını artık bilmektedirler.
Yıllarını eğime vermiş bir öğretmen olarak öğrencilerime şöyle seslenmek istiyorum: Bak hepiniz büyüdünüz çocuklar, benim gibi çoluk çocuğa karıştınız. Yaşamın gerçekleriyle tanıştınız. Ne ben sizleri unuttum, ne de siz beni. O masum, gülümseyen yüzlerinizi hatırladıkça, bir sarmaşık gibi şevkle tutunuyorum hayata. Formatlanıyor tüm yorgunluklarım. Yeniden stajyer oluyorum yeniden…
Şimdi gönderin kuzucuklarınızı, onları eğitmek için açtım kollarımı. Gücümün yettiği yere kadar, son zil çalana kadar bekleyeceğim. Saçlarımdaki aklar sanmayın ki tebeşir tozu. Satır çizgileri değil alnımdakiler, yılların derin izi. Olsun, seviyorum ya sizi. Seviyorum…
Muhittin Alaca
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.