Kuş lastiği…
Ebe seçmek için sayar onar onar,
Çocuklar düşe kalka koşar oynar.
Yorulmaz başka dallara da konar.
Çocuk işte… Hep düşe kalka oynar.
Telden yaptığı arabayı sürer gider.
Yaptığı arabayı çok hızlı gidiyor der.
Geçmiş günde hepsine selam eder.
Çocuk işte…Her alanda sevince erer.
Baharda ağaca çıkar, meyve yolar.
Boş durmaz meyveye uzanır kollar.
Cepler, kucaklar meyvelerle dolar.
Çocuk işte…Yorulduğu zaman solar.
Tatil günlerde kuş lastiği ile ava çıkar.
Kuşu,bülbülü görünce hedef alır sıkar.
Sıcak olan günde kendini gölette yıkar.
Çocuk işte… Su gibi kaygısız halde akar.
İlkokul birinci sınıftan ikinci sınıfa geçen küçük çocuğumuz:
-Anne vurdum!
-Anne vurdum!
-Anne vurdum!
Diyerek heyecanla koşarak geldi.
-Oğlum neyi vurdun? Diye annesi sordu.
-Kuşu,serçeyi vurdum anne.
-Ne ile vurdun?
-Kuş lastiği ile…
-Kuş lastiği hani nerede?
Gösterdiği kuş lastiği minnacık,bir insanın bir parmağı kadar büyüklükte ve avucunun içinde kaybolacak boyuttadır.
-Oğlum bununla kuş vurulur mu?Bununla attığın taş serçeyi vurur mu? diye de sordu.
Çocuktaki o sevinci,o heyecanı görmeliydiniz.İnsan ancak bu kadar sevinçli,ancak bu kadar heyecanlı olurdu.
Bakkallarda 25 kuruşa satılan bu mini kuş lastiğini görünce,aklım çocukluk yıllarına gitti. Hemen aklıma İlkokula gittiğim o günler ,çocukluk yılları, kuş lastiği ile kuş avladığımız o güzel günler geldi.
Çocuk olur da oyun olmaz mı?Çocuk olur da oyuncaksız olur mu? Teknoloji işte çocukları oyuncaksız bırakmamak için her türlü oyuncağı yapıp,piyasaya sürüyorlar.Tek zararlı,kötü yiyecekler üretmesinler de bunlara razıyız.
Küçük çocuğumun elinde gördüğüm, parmağım kadar olan bu mini kuş lastiklerini, üreterek çocukların oynamasına sunmuşlar.
Oturduğumuz kat üçüncü kat, evin önü de çocuk parkı. Dün ikindi vaktinden sonra balkona çıkarak mini kuş lastiği ile nohut tanesi kadar olan taşlardan beş altı tanesini çocuk parkına doğru sıktım.Çocukluğumu, çocukluk günlerimi az da olsa tekrar yaşadım.
İnan ne kadar da hoş ,ne kadar da tatlı… O mini kuş lastiği ile nohut tanesi kadar taşları parka doğru ,ağaçtaki duran kuşlara sıkmak…Güzel tarafı bu lastik ile attığın taşlar serçeye değse serçeyi öldürmez, sadece konduğu daldan uçurur.
Küçük çocuğumuza; sadece parkta oynayın, birbirinize, komşuların evine bu mini kuş lastiği ile atış yapmayın diye de uyarıda bulunmayı ihmal etmedik.
Dedim ya aklım çocukluğuma,çocukluk yıllarındaki o kuş lastiğine gitti diye…
Bir zamanlar çocukluğumuzun en unutulmaz oyuncaklarından biriydi.İlkokulda okurken bu oyuncak ile tanışmıştım.Köyde ikamet edip,ilkokulu da köyde okuduğum için; bu oyuncak çocukların olmazsa olmaz oyuncaklarından biriydi.Bu oyuncak başkalarının tek saçmalısından,komşunun pompalı silahından, yabancıların makineli silahından çok çok iyiydi.
Yine yaz mevsiminin o sıcak günleriydi…Okullar yaz tatilindeydi. Temmuz,Ağustos aylarında köyün tertemiz akan deresine gider,öğlenin o cıcak vaktinde derenin göletinde yıkanır,serinlerdik. Dereye giderken bir numaralı arkadaşımız olan kuş lastiğini de unutmazdık.
Kuş lastiğini boynumuza takar, cebimize de kuşlara sıkacağımız taşlardan koyardık.Temmuzun sıcak günlerinde köyün yemyeşil olan bahçelerinden geçerken; serçe,sarı bülbül,arap bülbülü seslerine kulak verirdik.Hangi ağaçtan sesleri geliyor ise sessizce o ağacın altına geçerdik. Boynumuzdan çıkardığımız kuş lastiğine taşımızı koyar, av olacak olan kuşları hedef alarak sıkardık.
Kısmet işte kimi zaman bir tane av avlar,kimi zaman iki tane kuş vurur,bazen de eli boş dönerdik.Avladığımız,vurduğumuz o kuşları dere kenarına götürür,tüylerini yolduktan sonra içini çıkarır derenin suyu ile yıkardık.Kuşların,serçelerin yağdan sapsarı olduğunu görür, yaktığımız ateşte ise serçeleri pişirir afiyetle yerdik.Bu serçelerin tadı bizlere öyle tatlı gelirdi ki sormayın gitsin.
Nereden nereye işte…Çocukluğumu doğal şekilde yaşadığım o zamanın üzerinden 30 yıla yakın bir zaman geçmiş.Hey gidi günler diye kendimi çocukluğuma götürüp ,o güzel günleri tekrar yaşar gibi oluyorum.Maalesef şimdi doğal olan hiçbir şey kalmamış.Evler,dere kenarları,göletler,oyunlar,oyuncaklar,yiyecekler…Hayatımızın her alanı yapay yiyecek,içecek,oyunla dolu hale gelmiş.
Doğal olan güzellikler geçmişte ve anılarda kaldı.Tekrar bu doğallığı,doğal ortamı,doğal oyunları nasıl buluruz diye her gün düşünüyor,işte çocuklarımızın oynadığı oyunlarla,aldığı oyuncaklarla teselli olmaya çalışıyoruz.
14.07.2015
Hasan Kaya
Eğitimci-Şair-Yazar
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.