- 1720 Okunma
- 5 Yorum
- 7 Beğeni
Lütuftan İnce Yalnızlıklar
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Yüzüm pencerenin karanlık camında beni izliyordu. Düşüncelerimse beynimi bir yılan gibi sarıyordu. ‘’İnsan yarası yarasına denk geleni seviyor’’ muydu sahiden. Hayır bu kadar yüzeysel olmamalıydı. Güzel olan şeylerin de bitebileceğini öğrendiğim bir hayatta önemini yitirdiğim pek çok şey oldu.
Yalnızlığımı kimsenin taciz etmesine dayanamıyordum. Dokunulmaz kalsın istiyordum. Ola ki birisi bu tılsımı kırmaya çalışsın, sahip olduğum bütün dikenli sözleri, o acımasız öfkemi üzerine kusmak istiyordum. Muhtemelen kim olsa, her şey yolunda seyrederken birdenbire ortaya çıkan karabasanlarımın sebebini anlayamıyordu. Her şey yolunda gitmez. Gitmemelidir de zaten. Her yolda sapaklar, tümsekler, virajlar vardır. Teorik olarak her şeyin düz gitmesi olası değildir.
Vitrindeki yıllanmış porselen bir tabak gibi donuk gözlerle anlattıklarımı dinliyordu. Sanki benden önce başkası kırmış gibiydi yorgun bedenini. Rengi kayboldu, içinin feri söndü. Bunu net olarak gördüm. Filmdeki kadın gibi kafası hayli karışık karşısında öylece oturuyordum. Dünyanın merkezine gidip geliyordu o an. Her yerde karşısına benim çıktığımı söylüyordu. Ben merkeze gittim. Merkezde onun olmadığını gördüm. Sisli bir caddede uyandım, ter içindeydim. Uyandığımda yoktu. Kendimi ölen insanların hayata son kez bakarkenki çaresizliğinde hissettim.
Oyundan atılırken gururundan hiç taviz vermeyen bir çocuk gibi dimdik konuştu. Az sonra gardının düşeceğini içim acıyarak seyrettim. Yenilgiyi asla kabul etmeyeceğini biliyordum. Sonra çaresizce hem yardım istercesine ağladı, hem de bunun faydasız olduğunu düşünmüş olacak ki hızla uzaklaştı oradan. Hiç üzülmemiş gibi yüzüme çarpan ayazın soğuk dokunuşları eşliğinde yürümeye devam ettim.
Gerçek karanlığın ne demek olduğunu yokluğunda anlamam çok sürmedi. Ama sınırlarımın içinde gezinen birine merhamet besleyemeyecek kadar gaddar olduğumu biliyordum. Hayatta bencillikten daha kokuşmuş hisler de vardı. Ve ben bunların pek çoğunun ruhumda gezindiğini defalarca gördüm. Sanki benden başka kimse bunu görmemişti. Adeta bir sır perdesi çekilmişti üzerine. Belki kendiliğinden, belki egom tarafından. Öz benliğim ömrümü çıkmaza sokmakta elinden geldiği kadar çabalıyordu ve zaaflarım halinden şikayetçi görünmüyordu. Ama vicdanım her gece ve her gündüz, her an acı içinde kıvranıyordu. Nefes alan duygularımın var olması beni şaşırtıyordu kimi zaman. Diğer zamanlardaysa hiç şaşırmıyordum olan biten tuhaflıklara. Kanıksamak beyin ölümünün gerçekleşmesi ile aynıydı belki de.
Yine de bir insanı çok sevmenin mantıklı bir açıklaması hala yoktu. Onca aşağılanmaya, onca terk edilmeye rağmen onu tüm kusurlarıyla, tüm kaba saba halleriyle, eksik ve fazla olan yanlarıyla sevebilmek için gönlünü hangi dağ başlarında gezdirdiğini hiç bilmedim. Koca kalpli insanlar sinir bozucudur. Bir köpek gibi sadık duyguları vardır. Aç bırakırsın sevmekten vazgeçmez. Gider azıtırsın köhne bir parka döner dolaşır yine gelir sana. Başka köpekleri okşarsın gözünün içine baka baka yine de sana olan sevgisinden yana ufacık bir eksilme olmaz. Köpekleşerek sevmek dedikleri belki de sadece vefa.
‘’Beni neden sevmedin ki?’’ diye sormuştu birgün. Elinden gelenin en iyisini yapmıştı. Yılmamıştı, bıkmamıştı, usanmamıştı. Çok sevmişti, çok emek vermişti, mücadele etmişti. Haklı bir sorunun cevabını bilmek istiyordu sadece. Bunun cevabını hiç öğrenemedik. Bazı soruların gerçekten bir cevabı yoktur. Cevabı olmayan şeylerin nasıl sorusu olabiliyor anlamıyorum.
Yüzüm pencerenin karanlık camından hala beni izliyor.
-Sahi, onu neden bu kadar sevdim?
fulya/aralık2014
YORUMLAR
İnsana dair çözümlemeleri o kadar sağlam ifade ediyorsun ki… Durum öyküsünden- çünkü ben deneme diyemiyorum sadece- daha çok şey barındırıyor içinde. Bunu kendimce atmosferi kurabilme maharetine bağlıyorum; ki betimlemelerin –insanın karmaşık duygularından bahsediyorum- de bunun en açık göstergesidir. Hele ki bunu kıvamında, yani hiç dallandırıp bulandırmadan net bir şekilde anlatıyor olman işin nüvesi... Kışkırtıyorsun okuru yazmaya.
konu,insanı insan yaptığı bilinen ölçütleri düşünerek ele alınırsa aykırılıkla mantıksızlıkla biraz da merhametsizlikle değerlendirilebilir.lakin benden bene geçmek için tercih edilmiş ise bu yalnızlık denen yol saygı ile karşılanması da gerekir..bence bilinmez cevapların bilinmesi gerekmeyen(öznel) soruları da vardır soruların cevapları da..mesele neden sorgularının kalıpsal sıkıcılığıdır ki bu durumlarda benden bene geçmeyi kim istemez ki..sahi benden bene geçmek dedim yalnızlığa.bu da nerden çıktı diye bana sorulmaz ki !?:)