- 533 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
eleştirel düşünme 344 ard. öyk. yeni yazımı
Ben bu not’u: 01-10-2008’te almışım.
Niye almışsam?
Günlüğüme notu almama neden: Ahıska Üniversitesini gezerken orda bir profesör kadın’ın " Eleştirel düşünme" sertifikasını gözüme sokarcasına gösterip durmasıydı.
Kadın profesör gurur duyduğunu bilmemizi istiyordu. Anlaşılan oydu. Gurur duyduğu pozisyonundan habersiz olabilirdi mi?
’ BEN’ ’ini ortaya koymak istemi, olağan hakkıydı kadının.
Eric Ericson’ da BEN fikri: güven duygusuyla orantılıdır. Kişi ben’ini keşkelersiz yaptıklarıyla doygun gelişim evresini yaşar veya yaşamıştır. Doyması ile güven sorunu ruhunu tatmin eder veya etmiştir.
BEN artık vardır ve ruhi dengededir.
Kadın profesör hakikaten BEN sahibi bir BEN’di.
Neyse bunu bir fasıl geçelim!
" Eleştirel düşünme" veya " Eleştirel akıl" teorisini bizde yeni duyuyor değildik. Ortaokul yıllarından beri Diyalektik Düşünme diye bir mantık sanatını işitirdik. Mantık sanatını lisede bize Tahir Bey okutmuştu. Üniversite yıllarında: Metodoloji okuduk. Araştırma tekniklerini ve Bacon’un bilimsel araştırma tekniğini okumuştuk. Üniversitede... evet Uludağ Üniversitesindeydi.
ELEŞTİREL DÜŞÜNME tekniği nereye gitsem karşıma çıkıyordu.
Bu nedir? Neyin nesidir, nasıl öğrensek bu ELEŞTİREL DÜŞÜNME’Yİ?
"Kul sıkışmadıkça hızır yetişmez" diyenler, bildiklerinden demişlerdir, buna eminim. Boşuna değilmiş demeleri.
Bir isnat ve bir tecrübi maziye dayanıyormuş.
Eskiadamlar geleneksel sözleri ve söylemleri demek ki bir amaç ereğine söylemişlerdi.
Neyse; eskiadamlar durumu ayrı bir mevzuu. Bir kalem geç bunu.
Eleştirel düşünme diyorduk! "Diyalektik mantık aklıma geldi!"
Ve yeni bir şey yok güneşin altı bu alemde lafı hışımla imdadıma yetişti.
Ben: " Çağdaş düşünürler eskilerde bilinen birşey’i inove (YENİLEŞTİRME) etmiştir!" dedim.
Eskilerin mantık sanatıyla... yeni eleştirel düşünmeyi... ve derken bireşimledim.
Kolay olmadı!
Ökkeş isimli Resim öğretmeni arkadaş birşey göstermişti. 1996 yılında. Yılı hatırlıyorum. O buna başka bir ad veriyordu: GÖRECELİ düşünme diyordu.
Gerçi:Yıllar sonra iş’i doğrultmak oldu.
Göreli düşünme’nin nereden geldiğini buldum. Ve Göreli düşünmenin; Eleştirel düşünmeyi yarattığını ortaya çıkarttım.
Düşünürken oluyordu tüm bunlar.
Şöyle demişim günlüğümde:
" İki ayrı unsur’u kıyaslarsak, karşılaştırırsak bu eleştirel düşünme olur." böyle yazmışım.
Bu aslında Ökkeş Bey’in bana gösterdiği bir denemedeki şey idi. Oradan direkman almışım.
Ökkeş Bey:
" Yalçıner! Elimde ki bu kalem büyük müdür, küçük müdür?" diye sormuştu. Bugün gibi anımsıyorum.
Küçük bir kalemdi elindeki.
Ben: " Küçüktür" dedim.
Ökkeş Bey "Hayır" dedi.
Ve ilave etti:
"- Küçük veya büyüktür diyemezsin!"
Küçük kalemin yanına büyük bir kalem getirerek bu sefer:
"- Şimdi!.. kıyaslayarak söyle!" dedi.
Kıyaslamayı karşılaştırarak yaptım. Kalem küçüktü ikinci defa gösterdiği kalemin yanında.
Günlüğe dönüyorum:
" ... böyle devam eder. Burada kıyaslamanın metodik gücü söz konusudur ki çıkan sonuçlar güçlü ve doğrudur çünkü deney sonuçlarıdır. Eleştirel aklın özü ve felsefesi görelilik teorisine sirayet eder. Rölativizm felsefesi ile Kant Kritisizm’ini dahil edebiliriz."
Görelilik’te hız ve zaman ters orantılıdır.
İkiz kardeşler deneyi vardır. Kardeşlerin biri dünyadayken diğeri uzaya roket içinde gider. Dünyanın dönme hızıyla zaman, dünyadaki kardeş için yavaş akarken onu ters nisbiyette yaşlandırır ama. Uzayın yüksek hızıyla gidip dönen öbür ikiz yüksek hıza ters nisbetle, yaşlanmamıştır. Bu deney ne yazık ki düşünsel bir tecrübedir.
Gerçekte yapılamamış deneydir.
Deney ters oranla hız ve zaman’ın hareket ettiğini söylerken görelilik teorisiyle: Eleştirel düşünceye hizmeti ne olmuştur?
Bizi ırgalayan tarafı deneyin. Birşeyi birşeyle refere etmeksizin yargıya varılamayacağını söylemesidir.
Eleştirel düşünme sanatı uzmanları refere noktasına: CRİTERİA diyorlar.
Eleştirel düşünme yapabilmek. İki unsuru benzeştirmekle olur.
Birinci unsur, ikinci unsura ölçüt olmak gerektir. Veyahut ikinci unsur birinci unsura ölçüt olmalıdır.
Kesin yargı sözkonusudur eleştirel düşünmede. Yargıda yani hüküm kesmede, kesinlik ölçütle olmalıdır.
Kıstas derdik eski lisanda ölçüt’e.
Ölçüt birimdeğer olarak fiziksel elemandır. Fizikalemden kopmuş-gelmiştir. Bu değerelemanla mantık iki önermeden bir yargı çıkardığında diğer düşünme biçimlerinden daha evla, daha ehven bir düşünmeyi şimdilik GEÇERLİKTE tutmaktadır. Eleştirel düşünmeden daha iyisi bulununcaya kadar en iyisi bu.
Eleştirel düşünme: Yeni sıfır numara buluş değilmiş. Eskiler de var demiştim yukarıda. Ve diğer şeyler için de aynı durumu görürsünüz. Yeniler hep eskilerden tebarüzdür. Elinoğlu bunu yöntem yapmıştır hatta.
Yeni mi yapacaksın eskiye bak!
İleri geçmiştedir falan gibi laflar vardır.
Kıyaslama, mukayese birer eleştirel düşünme usulüdür.
Analoji benzetmek yine öyle...
Kıstas almak...
Karışla masayı ölçerek ölçü alırdılar.
İple pencereye cam ölçüsü alırdılar.
Adımla tarla ölçerdiler.
İşte eleştirel düşünme örnekleri!..
yalçıner yılmaz
14-01-2012
çanakkale
YORUMLAR
öncelikle bilgilendirdiğiniz için teşekkürler.
acil eylem planı deniyor ya hani bizim toplumun acili de düşünmeyi öğrenmek galiba.
eskilere gönderme yapmanız hoşuma gitti, çünkü insanların çoğu 'çağdaş' dedikten sonra geçmişi yok sayıyor. sanki bu bilimler hazır indi.
ilgi duyduğum duymak zorunda olduğum bir konu ama mesela yaşlanmayı anlamadım. hız ve zaman. acaba şöyle birşey var onunla ilgili olabilir mi. yıldızın 15 yıl sonraki ışığını görüyormuşuz. yani orda doğan biri 15 yıl sonra bize görünüyor...
tekrar teşekkürler. selam ve saygılar.
Sabırla, ilgi ile okudum bu çalışmayı.
Aslında,
normal hayatta karşılaştığımız, kullandığımız bir çok olgunun,
ilmi olarak açıklanmasıydı.
Faydalı bir çalışma bu.
Sonra,
arkama yaslanıp düşündüm.
Acaba kaç kişi ilgi duyar ve okur,
anlamaya çalışır,
kendi için bir şeyler çıkarma gayretine girer bu yazıdan?
Çok olacağını zannetmiyorum.
Normal hikaye ve romanları bile okuma alışkanlığımız yok, böyle ilmi yazıları okumak için neden çaba saf edelim ki?
Elinize sağlık diyorum.
Hayatın bazı bilmediğim köşelerine ışık tuttunuz.