- 1394 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Dünyanın en kutsal varlığı’na…
ANNELER GÜNÜ HİKAYESİ
Amerika’nın Filedelfiya eyaletinde 9 Mayıs 1966 günü Jarvis isimli bir kızın annesi öldü. Annesini çok seven Jarvis’in üzüntüsü aylarca sürdü. Hayatla kimsesi kalmayan Jarvis ölüm olayına bir türlü alışamadı. Yaşama küstü. Canlılığını, yaşama sevincini yitirdi. Yemedi, içmedi bir ara ölmeyi bile düşündü. Jarvis’in bu durumunu yakından izleyen komşusu Jarvis’le arkadaş oldu. Bir gün yaşlı komşu söyleşi sırasında Jarvis’e «İnsanlar doğar, yaşar, ölür. Bu bir doğa kanunudur.» dedi. Bu iki cümle, Jarvis’i çok etkile¬di. Ölümün de doğmak, yaşamak gibi bir doğa olayı olduğunu düşündü. Ancak bu doğruyu bulmak Jarvis’in annesine olan sevgisini azaltmadı. Aradan geçen süre içinde ölüm sözcüğünün soğukluğu gitti. Yerine anne sevgisinin sıcaklığı geldi. Artık Jarvis annesini gözyaşları ile değil severek. anmaya başladı. Acıları azaldı. İçinde arı, duru bir sevgi oluştu.Aradan bir yıl geçti. Bu süre içinde Jarvis, hemen her gün annesinin mezarına çiçekler götürdü. Jarvis’in annesinin ölüm yıldönümünde bütün arkadaşları eve geldi. O gün Jarvis arkadaşlarına :— Geçen bir yıl içinde çektiğim acılar bana şunu öğretti «Dünyada anne sevgisinin yerini dolduracak hiçbir sevgi yoktur. Yılın bir gününü annelere ayıralım. O günü annelerimizle ilgili anılarla dolduralım. Böylece annelerimize olan sevgi borcumuzu ödeyelim.» dedi. Arkadaşları Jarvis’in önerisini çok beğendiler. Birlikte hemen kentin Belediye Başkanına gittiler. Başkan onları dinledi. Öneriyi içtenlikle benimsedi. Daha sonra bu öneri gazetelere, yazarlara anlatıldı. Jarvis ve arkadaşlarının çalışmaları kısa sürede sonuç verdi. Amerika Birleşik Devletleri Kongresi mayıs ayının ikinci pazar gününün Anneler Günü olarak kutlanmasını kararlaştırdı. Anneler günü ilk kez 1908 yılında kutlandı. Daha sonra bütün uygar ülkelerde kutlanmaya başlandı.
EN KUSURSUZ AYNA
Göğsündeki huzurla, kokusundaki inanılmaz hazla ve ellerindeki anlatılamaz güvenle yoğrulduğumuz harika varlık, yaşantımıza yön veren, anlam katan ve en çaresiz anlarımızda yanımızda bir ihtişam gibi beliriveren bir aynadır o. Gecemizin bekçisi, gündüzümüzün yol göstericisi, hayatımızın mihenk taşı, sıkıntılarımızın ilacı, tasalarımızın sabır taşı, belki de kısacık ömrümüzün en uzun dehasıdır o.
O VEFADIR
Varlığının ruhumuza kattığı artılarla bir ömürdür kollarında geçirdiğimiz. Uzun kış gecelerinde yatağımızdaki onulmaz sıcaklık, baharımızda gönlümüzdeki mis gibi ferahlık, sonbaharımızda hayata daha farklı sarıldığımız bir hüzün limanı, yazlarımızda üzerimize şemsiye gibi eğilen, doğanın bütün olumsuz etkilerinden bizi koruyan o inanılmaz varlık.
BİR ÖYKÜDÜR ANNE
Her insanın hayatındaki bir öyküdür Anne. Darda kaldığında sarıldığı, düşlerinde onunla yolculuk yaptığı, hayatın çetin yollarında hep aradığı, gözyaşlarına çağırdığı, mutluluklarına ortak ettiği narin bir menekşedir o.
MEVSİMLERİN EN GÜZELİ
Onunla sevinçleri kucaklayarak başladık hayata. Yaşamın bütün dökümlerine onunla sarılır, güneşin öte yüzündeki bir ülkede çığlık çığlığa oyunlar oynarız. Mutlu öpüşler bıraktığı bedenimizi şarkılarla donatır, beş mevsim uyanık kaldığımız, onlarca mevsim tarifsiz mutluluklara sarıldığımız bir aşkın miladi devrimidir o.
O ROTADIR
Yaşamın yaş kütüklerine ismini çakarız, sonsuza dek karşısında ibadete durmak için. Varlığı bizim için güvendir, huzurdur ve vefadır. Aşımızda elleri, saçımızda nefesi, zorlu yolumuzdaki vefalı desteği ile dalgalı denizlerimize sarsılmaz bir rotadır o.
O ANADIR
Gözlerimizi yaşama ilk açtığımız andan itibaren onun sesini, onun nefesini, onun ellerini duyumsayarak serpiliriz. Özümüz çoğalır, sözümüz bir türkünün anonim ritmiyle büyüyerek gönlümüzdeki güç olur. Sürekli verdiği sevgiyle, karşılıksız bedenimize sürdüğü büyülü elleriyle, gözlerindeki muhteşem iklimlerle ve kimselere söyleyemediği dertleriyle anadır o.
O BİR SEVDA KADINIDIR
Bir sevda kadınıdır o. Kendi dalgalarını hiç göstermeyen, özlediği yıldız aşırı ülkelere hiç gidemeyen, anıların enkazında çektiği çileleri hissettirmeyen, kendi dumanıyla boğulan, kendi sabahlarında mutlu olan, çelişkili gülüşleriyle yaşamın bütün dar sokaklarından başarıyla geçen bir düşün en ölümsüz perisidir o.
UZAKTA DA OLSA BİZİ KOLLAR
Onunla yürüdüğümüz uzun yollar bir gün tükenir. Uzaklarda, özlem ülkelerinde upuzun saçları rüzgârla yarışır. Denizler kulaçlar, dağlar aşar, ormanlar geçer ve huzurun ülkesinde uykulara dalar. Salınırken düşlerin salıncağında gözleri yine bize bakar, elleri yine bizi okşar, bedeninin saçaklarıyla uzakta da olsa bizi saklar. Derdimize derman varlığıyla, sıkıntımıza merhem şifasıyla o hep vardır ve sonsuza dek de var olacaktır.
HER GÜN ANMALI
Çünkü, biliyoruz ki asla yalnız değiliz. Bedenimize sürdüğü büyülü elleriyle atıldık hayata. Yaşam aşısıyla hayatın bütün dertlerinden uzak kalacağımızı biliyoruz. Şefkatiyle daha mutlu, daha güvenli, daha tasasız bir ömrün yolcusuyuz. Yılda bir değil, her gün onu anarak, düştüğümüzde dilimizden çıkan ‘anam’ feryatlarıyla yanarak onun nazlı yüreğini sızlatsak da, bir demet çiçekle onu anmaktan kaçınsak da, o bir anne.
Bizim ana’mız, hepimizin ana’sı. ANNE’miz.
ANNELER GÜNÜMÜZ KUTLU OLSUN…
YORUMLAR
"Dünyanın en kutsal varlığı’na…" seslenişte.
Anne için söylenecek herşey söylemişsiniz sayın YETGİN.
Tüm güzel sıfatlar anne sevgisi ile birleşmiş her cümlede. Kutluyorum saygılarımla...
Her şeyimizi borçlu olduğumuz annelerimizin yüzlerinden sevincin eksik olmadığı günler diliyor,
sizin sayfanızda yeniden tüm annelerimizin anneler gününü kutluyorum.