**Havin_**: 'Şiir ile kalemim arasındaki bağın adı Aşk ‘ tır.' ...Söyleyişi


www.edebiyatdefteri.com

Edebiyat’ın büyülü kalemiyle sizi baş başa bırakmak istiyorum...


...............................................

meselci: Neden edebiyatla meşguliyet halindesiniz? Sizi edebiyatın kucağına atan başlıca nedenler / iniz neler ? Kelimelerle oynamak, mısralarla dans etmek mutlu mu ediyor sizi ?

**Havin_**:

--- Sebepler :

Edebiyat tutkusu yeni başlayan bir şey değil benim için. İlk şiir çalışmaları takibinde yaptığım bir şey olmamıştı ve çok ilgileneceğe de benzemiyordum o zamanlar ki çocuk yaşta şiire olan merak pek bir şey vermez herhalde bir anda. Ortaokulda Türkçe öğretmenimi sevmemle başladı her şey. Çünkü o yaptığını iş olarak görmüyordu ve niyeti sorup not vermek değil edebiyatı sevdirmekti ki benim için başarılı olmuştur bu gayesinde. Şiir yarışmalarına katılır birinci oldukça da istek hızla artmaya başlardı. Dergi çalışmalarımız da olmuştu o zamanlar , sadece şiir yazmazdım gelen tüm çalışmalar benim elimden geçerdi. Başarılı çalışmalar görmek için benim de bir şeyler bilmem gerekiyordu ve bıkmadan, usanmadan öğrenmeye çalışıyordum . Mutlu oluyordum bunu yaparken ki bu aşk haline dönüşmüştü artık . Dergi yerel manada sonraki yıllarda da karşıma çıkmıştı. Sadece tekniğe bakardım, anlama bakardım iyi hissettiriyorsa göründüğünde ve okunduğunda bitiyordu olay şimdi ise çok farklı sadece insan değildir yaşayan ki insanın yaşattıkları da vardır . Sonra ara ara edebiyatı unutmuşluğum da olmuştur. Ama hayat bazen öylesine tuhaf sahnelerin annesi oluyor ki güzellik istiyorsunuz ve bu dışarıda yoksa kendimi açmalıyım gibi bir düşünce oluşuyor. Yaşamanın amacı kendimizi bulmaktır diye inanırım o zaman kendimi kendimde arayacağım başka yerde değil ve bunun en güzel yolu yüreğimi konuşturmaktır ki biraz suyuna gittik mi her şeyi söyler bize . O halde yazmalı ve okumalıyım kimse için değil kendim için.


Kelimelerle oynamak evet yaptığımın adı bu . Hiçbir kelime göründüğü gibi değildir keza insan da öyle değil midir ? Her cümle bin anlam, bin ifadedir . Çek götür istediğin yere gibi anlamsız bir düşüncem yok zira insan yüreği ve aklı konuşuyorsa en az ruhunun ömrü kadar sınırsızdır anlatmak istediği ve ne söylerse söylesin her zaman tek kapıya çıkar. Sadece oraya giden yolda neler yaşadığını izlemektir benim yaptığım.






meselci: Edebiyatta gizli olanı ortaya çıkarmak, bilinmeyenleri su üstü etmek bunları neden önemli buluyorsunuz? Edebiyatta dile getirmeyen gizemler biter diye korkmuyor musunuz hiç?

**Havin_**:


--- Benim giz var dediğim edebiyat değildir insan kalbi ve aklıdır. Bir bakınca bir şeyler görmek, olmayanı okumak mümkün değildir ama yazarak açılmak çok farklı ve insan özünü anlatmaya kafidir. İnsanı anlamaya çalışıyorum dersem gördüğümle verim elde edemem, bunu konuşarak da elde etmenin tam anlamıyla mümkünü yok. Yazmak ve okumak gerekir. Kuran-ı Kerim , Kelam-ı Allah da “ İkra ( oku ) ” diye başlamamış mı ? Var bir hikmeti demek ki.


Edebiyatta biten ya da bitecek olan giz diye bir şey yoktur olamaz da. İnsan bitiyor mu ? O halde (?)





meselci: o halde, ne yapmalı insanoğlu? Okumaya ve yazmaya hangi kulvarlarda devam etmeli? Ne bulsa okumalı mı, yoksa seçici olmak zorunda mı okur?


**Havin_**:

--- İlk etapta evet ne bulsa okumalı lâkin okuduğuna, gördüğüne olduğu gibi inanması taraftarı değilim. Zaten söylemeye çalıştığım budur ; her insan ayrı bir dünya ayrı bir cevher. Gördüğünü, yaşadığını yorumlayabilme yeteneği var ve öğrendikçe de bu gücünün sınırları genişleyecektir. Tek bir mevzu var dikkat etmesi gereken o da şudur ki ; ne olduğunu ve dünyaya neden geldiğini bilmesidir ve eğer ki bu var ise o insan okuduğu her harften bir dünya inşa edebilir.

Yazmak içinse yine aynısını söyleyeceğim. Ne diliyorsa yüreği, aklı onu yazmalı ve asla engel tanımamalı, kendini kısıtlamamalı aksi halinde bu söylediklerimin hiçbir anlamı olmayacaktır. Her alana bakabilmeli, her bildiğini konuşabilmeli – ki yazmanın ciddi manada yetiden öte görünmeyen bir güç olduğunu düşünüyorum . Bakarsanız ,yazdıklarınızı uzun aralıklarla okur iseniz inanın ki ben bunu nereden , ne zaman öğrendim gibi cümleleriniz olacaktır altına Havin imzası atıyorum bu ifademin-. Kısacası aklını kullanabilmeli diye düşünüyorum insanın.





meselci: Ve Şiire gelelim. Şiir’i nasıl tanımlıyorsunuz? Şiir yüreğinizi gıdıklarken, ruhunuza hangi dalgalarla gelir? Şiir ve kaleminiz arasındaki dostluk ne derece büyük?

**Havin_**:


--- Şiir ile kalemim arasındaki bağın adı Aşk ‘ tır. Ve şiir yüreğimde saklı olan aşkı dökmeme , gözlerimin ve aklımın da bunu görmesine vesile olan yegâne kuvvettir. Varın büyüklüğünü siz düşünün.





meselci: Bir şiiri karalarken, ne kadar sürede onu tamamlıyorsunuz, tamamladıktan sonra değiştirilmesi gerekli bulduğunuz yönlerinde tadilata gidiyor musunuz? Kısaca şunu sormak istiyorum, şiir oluşturma tarzınızın profili ne?

**Havin_**:

--- Şiiri yazarken inanın ki sadece harfleri yazmam zaman alıyor. Sanki önceden ezberime almışıdır. Ben de garip buluyorum ama asla düşünerek yazmam – şiir yazayım aman güzel yazmaya gayret edeyim gibi bir düşünce asla olmaz- . Tadilat dersek bu sadece ama sadece bağlaç ayrı mı , virgül yerinde mi gibi olur. İçine asla dokunmam zira bu kalbime yapacağım en büyük hakaret olacaktır.





meselci: Şiir kaleme alan herkes neden kendini şair olarak görmek istiyor? Şairlik nedir gerçekten?

**Havin_**:

--- Vallahi nedenini bilemeyeceğim ama sanırım şairliğin ne derece özel bir koltuk olduğunu biliyorlar ve orada oturan olarak görmek istiyorlardır kendilerini.

Şairliğin ne olduğunu bilebilseydim ben de şimdi şair olmuştum. Ama birkaç gün öncesinde site kalemlerinden çok beğendiğim, takdir ettiğim ve yüreğini sevdiğim bir kalem sohbet arası bir tanım yapmıştı ve gördüğüm vakit evet budur demiştim izninizle onu paylaşmak istiyorum.


“Şair ünvanı şiir yazmakla alınmıyor anca o erginliğe ulaşınca oluyor.”

Demişti ve ben de buna katılıyorum. Ömrüm o olgunluğa erişmeme yetecek kadar uzun olur mu onu da bilemiyorum ama budur bence.






meselci: Edebiyatın hangi dalında başarılı olmak istiyorsunuz ve nedenini alsam?

**Havin_**:

--- Yazdığım edebi türlerle edebiyatta var olmak istemiyorum. Benim içim , yüreğim, gizim, özelim aşikar olmamalı , kendimde kalmalıyım. Burada yazdıklarımı paylaşıyorum lâkin her türlü ısrara rağmen dışarı açılamadım bu güne değin. Bestelerle uğraşan bir öğretmenim vardı ona yazardım arada bana kendimi paylaşım alanında da geliştirmem gerektiğini söylerdi ama nedense hiç oralı olmadım. En çok kulağımı çeken ise liseden bu yana edebiyatla uğraşan ve kitaplarıyla, söz yazarlığı ile farklı alanlarda edebiyata hizmet veren dostum olmuştur. Ama ben nedense söylediklerini kendim için doğru bulmuyorum belki ilerde değişir ama şimdi böyle düşünüyorum.


Var olmak istediğim tek alan teknen çalışabileceğim bir alan olabilir ancak. Buna da mesleki çalışmalarım sebebiyle henüz yoğunlaştığım söylenemez ki matematikle edebiyatı bir arada yaşatmak oldukça zor ama ömrüm yeterse bunu yapacağım. Bir dergi ya da gazete kim bilir…





meselci: Edebiyatdefteri.com sitesinin çizgisini, duruşunu, içeriğini nasıl buluyorsunuz? Bu deftere dahil olma serüvenizi kısaca anlatabilir misiniz bize?

**Havin_**:

--- Dahil olma ve her şeye rağmen hala burada olabildiğim süreç hakkında konuşamayacağım ki faydası da olmayacaktır zaten. Ama edebiyat defteri için çok şey yazabilirim.


İlk gününden bu güne kadar duruşundan taviz vermeden ve hiç ama hiç gerileme olmadan daima ileri giden bir edebiyat sitesi - meleğimin tebessümü- .


“ Ve her türlü bahsine de varım ki alanında bir numara. Ne ikamesi vardır ne de tamamlayıcıya ihtiyacı.”


Yazmak isteyen her insana açık bir paylaşım alanı. Edebiyattan ziyade insanlık adına da çok faydası olduğunu düşünüyorum. Neden peki ? Evvela burada iletişim halindeyiz ve iletişim kurmakta insanların ne derece başarılı olduğunu söylemek şu zamanda biraz sorun denebilecek bir durum. Kendimizi konuşmayı öğreniyoruz. Benim bir süre önce yaşadığım bir durum olmuştu. Bir şiire yorum yapmıştım sert bir eleştiriydi ve sonra yanıt geldi gidip baktım. Şiir kalemi yanıtlamamıştı başka bir kalem yanıt bırakmıştı . Ve sonra yaşını da yazmıştı ki o yaşta öyle düzeyli konuşabilmek hakikaten çok mühim ve mutlu olmuştum inanın evet beni eleştirmişti ama olsun , tavrı , duruşu, zihniyeti çok etkilemişti beni. Evet herkes için değil ama isteyen için hayatı öğrenmek adına da çok faydalı bir evdeyiz. Keza ben çok ama çok şey öğrendim diyebilirim.


Edebiyat adına kalemler iyi olma yolunu da buradan görebiliyorlar. Kendilerini yolun başında iken okurlarla bir arada buluyorlar ve tepkiler nasıl oluyor anında görebiliyorlar. Eksik ya da olmaması gereken tavrı, durumu var ise kendini tenkitle geliştirebiliyor kalem. Benim için başarı , iyi yazmak ya da beğeninin yükseklik derecesi demek değildir. İnsanın kendini geliştirme hızı ile paralellik görüyorum burada. Ne kadar uğraşır didinirseniz o kadar başarılı olursunuz. Belki bir şey yapamıyorsunuzdur ama çabalıyorsunuz bu tek başına bile her şey olabiliyor. Burada bunu da öğreniyoruz. Yorumlarken bir şiiri şiir adına bir şeyler bilmek zorundasınızdır - benim yeğlediğim yorum halleri için diyorum bunu- . Ya teknen ya da muhtevası ile konuşabilmeniz gerekiyor. İkisinden biri olsa da mühim değil zaman ilaçtır olmayanın olması adına. Bunun için bilmiyorsanız kendinizi bilmeye zorunlu gibi hissediyor ve uğraşıyorsunuz. Başkalarında gördüğünüz hataları siz yapmamaya gayret ediyorsunuz ve hakikatli bir çalışma oldu mu kısa sürede dahi kendinize bir isim verebiliyorsunuz. Benim kendime fısıldadığım bir cümle var burada öğrenip kendime söylediğim; “ evet Havin öğrenmeyi öğreniyorsun – edebiyat için de hayat için de – “ öğrendiğimi söyleyeceğim günü görür müyüm bilemiyorum ama en azından bunun için çabalıyorum bu da kafi değilim demek için kafi..

Sıcak bir aile ocağı gibi , ev gibi ve okul gibi. Daha ne olsun…





meselci: Her yazar-şair kıskançtır diyorlar, bu söze katılıyor musunuz? Sizde var mı böyle bir şey ?

**Havin_**:

--- Şairleri bilemeyeceğim ama bunun şairlikle alakası olduğu kanısını taşımıyorum. İnsanların bazıları kıskanç olurlar bazıları olmazlar. Kendime bakınca asla ve katta kıskanç değilim diyebilirim. Sadece tek bir yerde kıskancımdır ama hakkı ile kıskancımdır adamı canından bezdirircesine – bu da sevdalı Havin özelliğidir ve sadece iki kişiliktir bu sebeple kusur gibi görmüyorum- . Yoksa yaptığım iş için, ilgilendiğim alan için, dostlarım için böyle değilimdir hatta ve hatta onlarda iyi bir şey görürsem çok da mutlu oluyorum. Misal burada iyi bir şiir gördüğümde çok mutlu oluyorum hem kalem adına hem şiir adına. Ne gerek var ruhu çirkinleştirmeye öyle garip şeyler hissedip de.


meselci: Ölünceye dek havasını solumak istediğiniz şehir ismi ve nedeniyle?

**Havin_**:

--- İstanbul...

Çünkü burada istediğiniz zaman kalabalıksınızdır yok sıkılırsanız tenhaya çekilme durumunuz da pek olağan. Kalabalıkta yürümeyi , kimseyi tanımadan ve tanınmadan yürümeyi seviyorum. Uzaklara gitmek ve yalnız kalmak istiyorum dediğimde şehir dışına çıkmam gerekmiyor. Öyle büyük ki her yer uzak. Ayrıca başka şehirde yaşayamam diye düşünüyorum hani büyük konuşmak olmasın ama öyle. Zira başka şehir ziyaretlerinde dünyadan gittiğimi düşünüyorum, paniğe kapılıyorum ki zor oluyor öyle de yaşamak. Konya mesela en büyük il yüzölçümü itibarı ile ama ben kapana kıstırılmış gibi hissettim orada yaşadığım yıllar boyunca. Gidip tekrar görmek isterim ama kalmak 3 gün fazlası artık Havin ‘ e ölüm gibi gelir. Hani Konya çok kalabalık bir şehir değil diyelim ama ben Bursa ‘ da da öyle hissediyorum , Ankara keza öyle, Samsun’da da ve en acısı da memleketimde de. Memleket havası olmadan uzun zaman geçirmem ama orada bile çok kalamıyorum. Yani yaşam alanım sadece İstanbul ile sınırlı sanırım.





meselci: Edebiyat dışında ne işlerle meşgul olursunuz, vakitlerinizi dolu dolu yaşayanlardan mısınız yoksa kendinizi hayatın ıssız akışına mı bırakırsınız?

**Havin_**:

--- Kendimi hayatın akışına bıraktığım görülmemiş bir şeydir. Zira gelip tılsımın benim adımlarımda can bulacağına inanmıyorum. Sabah iş, akşam ev halinde yaşayan insanların hayatı gibidir hayatım. Gezmeleri hiç sevmem ha gezer miyim evet yaparım ama bir yeri görmek için çabaladığım hiç olmamıştır . Eğlenmek için gerekli tek şey müzik ve danstır. Dans hayat öpücüğüdür benim için. Hani kapı gıcırtısı sözü vardır ya aynen Havin için geçerlidir. Halay ki nasıl bir aşktır şemmame , çepki ya da Latin – latinde kalbimin ipi çekilir- ve oryantal . En ağladığım, en mutsuz ve de üzgün olduğum dakikalarda bile kendime gelebilmem için ufacık bir darbuka tıkırtısı yetiyor. Hele ki bir eğlence yerinde isem olay bitmiştir ya herkes Havin ‘ i izler ya da Havin ile birlikte oynar ama oturan görülmez. İçinde bulunduğum her anın azami önemi vardır çünkü sonrası saniyelerimin olup olmadığı konusunda ciddi korkularım vardır. İyilik adına ve öğrenmem gerekenler adına sürekli uğraşım vardır – mesleki gereklilik durumları ve de kalbî istekler doğrultusunda- . Tabi arada eserse dostlarımı kırmayıp toplu toplantılara, şahsi görüşmelere de zaman ayırırım ama hep kaçanlardanımdır - bana zaman telaşesi olmadan ulaşabilen sadece babam ve eşimdir ( 40. celsede olmama rağmen) -. Arada tüm iletişim ağlarını baltalar kendimle kalırım. Yalnızlığı kalabalıkla yaşamayı seviyorum.


Böyle yaşarım işte…



21.12.2009


..................................BİTTİ.................................




meselci
www.edebiyatdefteri.com
Edebiyat ve Kültür Sanat Platformu