- 454 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
O DA NE Kİ?
O DA NE Kİ?
İstanbul’a yeni taşınmıştık. Babamın halasınının oğlu Rasim Şimşek bir bayram günü,Hacı Baba dedeği bir akrabasına beni götürmek istedi.Beykoz’dan Bakırköy’e birlikte gittik. Bizi uzun beyaz bir kaftan giymiş ak sakallı yaşlıca bir kişi karşıladı. Hoş beşten sonra benim kim olduğumu sordu. Rasim Şimşek’te dayısının torunu olduğumu, Kontrom’dan yeni geldiğimi ve Beykoz’da oturduğumuzu söyledi. Bunun üzerine adam, bana bakarak tatlı ve hüzünlü bir sesle”Kontrom deyince aklıma bir hatıram geldi. İsterseniz anlatayım” dedi. Ben de lütfen anlatın dedim. O’da;
_”Kaçakaçlıkta Suşehri civarında, kafile ile içerlere doğru giderken bizim at birden bire ölüverdi. Eşyalarımızın çoğunu taşımakta idi. Ben daha çocuktum.Kafile çekti gitti, görünmez oldu.Düşman askerlerinden, eşkıyalarından daha kurtulamamıştık.Ben ve annem ister istemez ağlamaya başladık. Babam bizi teskin etmeye çalışırken, bir taraftan da atın donanımını söküyordu. Bir müddet sonra kafilenin gittiği taraftan tozu dumana katmış bize doğru gelen bir atlı gördük. Geldi, yanımızda durdu ve “Atınız öldü demek, buradan ayrılmayın beni bekleyin” dedi ve yolun dışına çayırlara doğru atını koşturdu. Biraz sonra bir atı terkisine katmış geldi. Babama atı teslim ederken “Atı yükleyin acele kafileye yetişin” dedi. Babam “Ola! delikanlı sen in misin, cin misin? Hızır mısın? Nerelisin?Sen kimsin?” diye, söyleniyordu. Ben de bu kişiyi hayran hayran izliyordum. Başı kalpaklı, belinde parlak bir kılıç, temiz giyimli, atı bakımlı ve donanımlı , yakışıklı, yirmi yaşlarında bir delikanlı idi. Atını geldiği tarafa çevirirken babamın soruları üzerine “Bana Kontrom’lu Deli Ali derler” dedi ve atını ileri doğru mahmuzladı. Kılıcı, at üzerindeki demirler güneş karşısında ayna gibi parlıyordu. Geldiği gibi tozu dumana katarak uzaklaştı. Biz O’nu bir daha görmedik, başka kafile ile yolumuza devam ettik. Siz böyle birisini duydunuz mu?” diye sordu.
Ben “Kontrom’lu Deli Ali” sözünü; bilhassa uzak diyarlarda, hiç tanımadığım birisinden duyunca çok duygulanmıştım. Böyle bir yiğit kişinin torunu olmanın mutluluğu içindeydim.
Rasim Şimşek, bunu üzerine, ”O bahsettiğiniz kişi benim dayımdır. Bu çocuğun da dedesidir,kendisi Adapazarı Kuzulukta oturmaktadır” dedi. Adam da mutlu oldu, sevindi bize daha yakınlık gösterdi.Biraz sonra eve döndük.
Ertesi günü dedemin yanına Kuzuluk Köyüne gittim. Bahçede ağaçların altını kürek ile belliyordu. Bayramlaştık, bir ağacın gölgesinde oturduk. Nenem’in getirdiği çayları içerken bu olayı anlattım. Hatırlamadı, umursamadı bile. Ancak kendisi ile gurur duyduğumu anlayınca gözleri parlıyordu. Oturduğu yerden ayağa kalkarken sadece “ O da, ne ki, o da, ne ki!...dedi. Sonra Küreği kavradığı gibi ağaçların dibine gitti. Sanki daha bir güçle çalışıyordu.
ORDA BİR KÖY ANILARI-2010
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.