- 1603 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
PORNO SEKTÖRÜNÜN ÇOCUKLAŞMASI
Dünya geneli itibariyle tecavüz oranlarımızın sıklıkla arttığını görüyoruz. Bunların yanı sıra pedofili(sübyancı) hastalarının da git gide çoğaldığına tanığız. Özellikle porno sektörünün çocuklaşmasına, çocukların pornolarla daha erken yaşlarda -böyle şekillerde- tanışmasına alışık değilizdir elbet.
Öncelikle şunu ele almamız lazım. Burada suç kimlerde?
Çocuklarını bu ahlaksız sisteme kurban eden ebeveynlerde mi?
Yoksa eğitim kurumu altında gençliği boş bilgilerle dolduran öğretmenlerde midir?
Belki de kendimizdedir suç? Neden olmasın!
Yaşamın bu derece ahlaksızlaştığı, laçkalaştığı ve ironileştiği bir çağda; elde tuttuğumuz değerlerin bu denli tahrip edilmesi elbette ki bizleri de suçlu konumuna getiriyor.
Psikoloji de toplumlar arasında “Çağa sevimi” adı verilen bir hastalık var. Aslında buna iyi huylu hastalık da diyebiliriz. Bir nevi yavrulara karşı duyduğumuz sevgiden ileri gelir. Yeni doğmuş kediler ve köpekler; doğumlarından saatler geçmiş bebekler; filizlenmeye yeltenmiş çiçekler de dâhildir buna. Her şeyin Çağa’sına karşı ilgi duyarız. Bu bizim doğamızdır... Belki de bilinçaltımızda yaşayamadığımız çocukluğumuzdan, yarım kalmış mazimizden ileri geliyordur.
Doğu’nun filozofları bu sevginin nedeni olarak yavrulardaki enerji bütünlüğünü gösterirler. Özgünlük de diyebiliriz. İşte insanoğlu, bu bütünlüğü kıskanır. Sonuç olarak yavruya duyulan ilgi; hastalık derecesine giderek pornolaşmaya başlar. İnternet ortamında dahi yüzbinlerce ensest ilişkiye zorlanmış çocuk pornolarına denk geliyoruz. Haberlerde yıllardır babası tarafından tecavüze uğrayan çocuklarımıza aşinayız.
Hırsına yenik düşen bir nefsi hangi adalet sorgulayacaktır merak ediyorum.
Bir yanda dinlerin en güzelini örneklerle tasvirleyen müritlere denk gelirken; diğer yandan aynı mecranın adı altında sapıklaşmaya yönelmişleri görüyoruz. Çocukların tacizlerine hangi taraf engel olacaktır?
İlişkilerin gitgide yobazlaştığını, bireyselliğin yanlış algılandığını düşünüyorum. İnsanoğlunun farkındalık arayışı sapıklaştı. Sadizme yöneldi.
İnsanlar yasalaştırdıkça yasakları, yasaklar daha cezbeder oldu. Ahlakın da bir kanunu, nizamı varmış öğrendiğim kadarıyla. Tecavüze yeltenen bir suçluyu dinlemek, çözümlemek hatta psikolojik olarak evrimleştirmek yerine cezalarla mükâfatlandırıyoruz.
Şunu yâda bunu; hangi birini cezalandıracaksınız. Bazıları çıkar “idam gelsin” derler.
Korkunun egemenliği altında yetişen bu insanlar, ancak korkuyla ve cezalarla insanları yönlendirmek, ahmaklaştırmak isterler. Koca bir hiçtir bu. Alınacak koca bir yanlıştır.
Suçlu kimler mi demiştik? Bizleriz dostlarım. Çocuklarımızın heba edilmesinde, pornolaşmasında, yanlış bireyselleşmesinde, metalaşmasında… Çünkü ebeveynlerin hiçbir şekilde çocuklarına yeterli cinsel eğitim verdiklerini görmedim.
Ben 19 yaşındayım. Yaşıtlarıma ve çevreme baktığım da; cinselliğin ayıplandığı için hasıraltı edildiğini gördüm. Kimse de bunun eğitimi için çaba vermiyor.
Bu durumda çocuklarımız ya da gençlerimiz bu arayışını, öğrenimi dışarıda kavramaya çalışıyor. Bu yüzdendir birçok gencimiz sapıkça durumlara girişti. Gençler arasında cinsellik konuşulur oldu.
Erotizmi ve çağa sevimini birleştiren insanlığımız pedofili hastalığına yöneldi. Sübyanlaştı. Sevgisini ancak böyle gösterebileceğini öğrendi. Sevmenin altında yatan hazzı algıladı.
Eğitimin eksikliğini görüyor musunuz?
Uygulanan cezalara fazlasıyla doydu insanoğlu. Cezaları aşmanın, sınırları aşmak olduğunu anlamaya çalıştı. Sınırları aştıkça, özgürlüğü hissettiğini sandı. Sizin ahlak adı altında uzattığınız her cezayı çiğnedi.
Hayvansı bir içgüdüyle demokrasinin temellerini attılar. Bireysel gelişim indirgendi. Kurumsal çalışırdı, toplum ele alındı.
Ama şunu idrak edemediler; her toplum, tek bireyden oluşur. Birlik, çokluktur aynı zamanda…
Sonuç olarak porno sektörlerinin nasılda çocuklaştığını görüyorsunuz. Günde binlerce izlenmeye sayısı ile birlikte yayıldı. Ki yayılıyor da…
...
Geçen gün başıma gelen bir olayı sizlere aktarmak istiyorum.
Okulda teneffüs vaktinde bir kız arkadaşımla birlikte oturuyorduk.
Yanımıza bir bayan hoca geldi. Kaşlarını çatar vaziyette “Siz çok yakın oturmuyor musunuz?” diye bizlere çıkıştı.
Saçmalığa bakar mısınız? Bu nasıl bir zihniyettir.
“Hocam bizden size ne! Kucak kucağa oturmuyoruz ya?” diye bende çıkıştım hoca hanıma.
...
Öğretmenin temelleri özgürlükten doğar. Yaratıcılıktan, özgüvenden doğar.
Hiçbir kısıtlama, yasaklamalar; eğitimin temelini oluşturamaz.
Düşüncem bunlardır.
Saygı ve sevgilerle
30.04.2016
YORUMLAR
arkadaşım yüreğini biliyorum...inan bir satırından öteye gidemedim..resim beni çok yaktı ve ruhum çıkacaktı sanki ..şöyle bir infaz mandası kursalar gönüllü yer alırım..çocuklara ve gençlere böylesi kıyanların ölüm meleği seve seve olurum Rabbim şahidim olsun ... işte bu kadar..
lanet olsun bunlara ..selam ve muhabbetle
Erhan Korkmaz
Aslında yazı da sizleri de fazla hırpalamak istemedim. Daha Nazi Almanyasın'da çocukları denek olarak kullanılması, Afrika'da köleleşmiş çocukların pazarlanması, afganistan'da, libyada çocukların anneleri karşısında tecavüzlere uğranması vesaire vesaire... Sayıcak o kadar çok ahlaksızlık var ki. İnsan "ben nereye düştüm yarabbi" diye düşünüyor.
Güzel yorumlarınız için tekrardan teşekkür ederim. Sevgilerle