- 3055 Okunma
- 15 Yorum
- 0 Beğeni
İSLAM ÜLKELERİ NEDEN GERİ KALIYOR..?
---Bölge ülkeleriyle iyi geçinmedikleri için.
---Kendinden olmayana kinle baktıkları için.
---Her türlü olaya dini karıştırdıkları için.
---Okuldan-hastaneden çok cami yaptıkları için.
---Sadaka kültürüne alıştıkları için.
---Biat kültürüyle besledikleri için.
---Çaba harcamadan, çalışmadan, üretmeden, aklını kullanmadan her şeyi Allah’tan bekledikleri için.
---Yerli yersiz her şeyi Allah’a havale ettikleri için.
---Doğurduklarının rızkını düşünmeyip “Allah verir” dedikleri için.
---Hala eski çağda yaşıyormuş gibi eski kafayla ve zihniyetle günümüzde yaşamaya çalıştıkları için.
---Irkçılık yaptıkları için.
---Allah adıyla yatıp kalktıkları halde paraya ve uçkura tapındıkları için.
---Köle-efendi zihniyetini bırakamadıkları için.
---Dayanışma yerine didiştikleri için.
---Yanlış eğitim, din eksenli eğitim, sorgusuz, araştırmasız, ezberci eğitimle yozlaştıkları için.
---Bilgi üretemedikleri, bilgi yayamadıkları, bilgi uygulayamadıkları için.
---Bilime satırla, palayla saldırdıkları için.
---Yenilik üretemedikleri ve teknolojiyi başkalarından aldıkları için.
---Sanatı yasakladıkları için.
---Düşünmek- bilmek yerine inanmayı tercih ettikleri için.
---Yöneticileri, ülkelerini ve halkını emperyalizme sömürttükleri ve peşkeş çektikleri için.
---İnancı kendi içinde yaşamadıkları; (Allah ile kul arasına adam fani soktukları) şıh’ın, şeyh’in, hocanın, mollanın peşinden gittikleri için.
---Fazlaca tarikat ve cemaat kurdukları ve tarikatların önderlerine bel bağladıkları için.
---İnsanları, zayıf noktaları olan inançlarından vurdukları ve dini kullanarak onları korkuttukları için.
---Öte dünya nimetlerini düşünüp, bu dünyayı önemsemedikleri için.
---Gerçek İslam’ın “Arap kültürünü benimsemek” olduğunu sandıkları için.
---İnsanlarının belki yarısının okumadığı, hatta adam yerine bile konulmadığı için.
---Kadını değersiz gördükleri, pasifleştirdikleri, özgürlüklerini kısıtladıkları için. Daha çocuk denecek yaşta kızları (çocuk gelinler) evlendirdikleri için.
---Dini devlet işlerine karıştırdıkları için.
---Allah’la aldatanlar azımsanmayacak kadar çok olduğu için.
İslam’ın "hoşgörü dini" olduğu söylense de; dinci şarlatanlar yüzünden günümüzde yaşanan İslam işkenceden farksızdır.
Düşünemiyor, sorgulayamıyorsun. Düşünmenin yasaklanması geri kalmanın en büyük sebebidir.
İslam günümüzde Arapların tekelindedir. Ne kadar arapsan, o kadar müslümansın.
Din ne idüğü belirsiz kurallar yumağına çevrilmiş, içine hurafeler doldurulmuştur.
Her ne kadar çağa uydurulmaya çalışılsa da; şeriat ile devlet yönetmek geri kalmış olmak için yeterli sebeptir. Üstelik dini, zamana uyarlamaya kalkışanlar , temelde hata yaptıkları için ikilemler, tenakuzlar, açmazlar içinde boğulmaktadırlar.
Kur’an’ın imgelerinden yola çıkarak ve onları hayatın en ince ayrıntısına sokarak, devlet yönetmek sağlıklı değildir ve asla olamayacaktır.
Kur’an’ı insanların özelinde, vicdanında müstesna bir yere yerleştirerek korumak gerekirdi. Her derde deva gösterip kirletmemek, aşındırmamak gerekirdi.
İşte bu yüzden İslam ülkeleri hep nal topluyor, halkları da vasıfsız ve acılı yaşıyor.
Sebep de bu, çözüm de burada.
İsteyen aklını başına toplar, isteyen sefilleri oynamaya devam eder.
1923 yılında kurulan T.C. tek istisnaydı ve meraklısına emsalsiz bir örnektir.
Müsadenizle*
YORUMLAR
İslamı anlayabilmek önemli.Yaşayabilmek de önemli.Arapları gösterip İslamiyete ok atmak abestir.İslamiyeti araştırmadan,bilmeden Dünyayı sömürü düzenine peşkeş çekmeyi ben yadırgıyorum.Derebeylik döneminde hırıstiyanlar bunu yaşadılar.İslamın düzeni Osmanlılar döneminde Dünyaca görülmeye değerdi.İslamiyet Dünyaya Adaleti eşitliği sunmaktadır.Gelişmiş ülkelerin faiz politikalarını savunmak bence yanılgıdır.O toplumlarda acından ölen insanları görmek mümkün.5-6 Dünya zengininin dünyamızı açlıktan kurtarması mümkündür.Açlıktan ölümler sömürü düzeninin eseridir.Sömürüye engel olsanız Amerika ve Avrupa acından ölecektir.Hatırlatırım.
Size tavsiyem şeriatı lütfen kötülemeyin. Çünkü o Mevla'nın koyduğu kurallardır. İnsanların kurallarında ki gibi yanılma payıda yoktur. Her biri insanların daha düzenli, daha huzurlu yaşayabilmesi için konulmuş kurllar bütünüdür. Ama bugün ki uygulamalar şeriatten uzak. Şeriat geri kalma sebebi olsa Osmanlı geri kalırdı. Şeriat ile süper güç olmadı mı? İslam dışı Türk toplumlarnın bir eserine rastlanmazken, dünyanın muhtelif yerlerinde Endülüs, Selçuklu, Osmanlı vb daha birçok İslam medeniyetinin eserleri hala dimdik ayakta olup, şeriatı mükemmelen yaşayanların sanankârlığına şahitlik etmektedir. Şeriatla yetmiş iki millete hükmetmiş, sorunları asgariye indirmişken, bugün ki medeni kanunlar ile maalesef ki aynı kıbleye yüz döndüğümüz insanlarla dahi kan davalık olduk. Ümmet olma şuurunu yitirdikçe, kafatasçılık, kavmiyetçilik aldı başını gitti.
Bugün ki geri kalmışlığımızın sebebi maddiyata tapan batı gibi nüfuz ettiğimiz coğrafyalarda sömürü düzeni kurmayışımızdır. Biz de hazinelerimizi Afrika'nın, Ortadoğu'nun zengin maden yatklarını sömürerek doldursa idik ekonomisi güçlü, araştırma geliştirmeye onlar gibi harcama yapan, yeni buluşlara imza atan devlet olurduk. Maddi manada geri olabiliriz, ama manevi anlamda batı elimize su bile dökemez. Ve bu bugünde böyle devam ediyor. Ortadoğuda ki kan ve gözyaşının yegane sebebi gözü doymaz batılının sömürü düzeni. Şükür ki Türkiyemiz böyle vicdanları yaralayan kan ve gözyaşının harcıyla bina edilmemiş. Şükür ki bir Afrikalı'nın, bir Hindu'nun, bir Aborjin'in, bir Ortadoğulu'nun, bir Kızılderili'nin manevi mahkemesinde sabıkalı sandalyesinde değiliz.
Doksan yıldır şeriat yok, hilafet yok ta ne kadar ilerledik. Üstelik ikinci dünya savaşına da girmedik.Çanakkale'de kazandık, masada kaybettik. Milli ve manevi değerlerimizi inkâr etmemiz dayatıldı. Ne Müslüman kalabildik, ne de batılı olabildik. İki cami arasında kalan beynamaza döndük. Papa Jaun Paul'un istediği gibi kimliksizliğe itildik. Japonya, Hiroşima’ya atılan atom perişanlığı sebebiyle müttefiklerine kayıtsız şartsız teslim olmuştu. Ancak bir tek isteğini kabul ettirmişti. O da, Japon milletinin okuyup yazmasını kendi harfleriyle yapması ve milli kültürlerin de serbest bırakılması idi. Bilindiği gibi, kısa zamanda kendi eserleriyle geliştiler. Bugünkü dünyanın gelişmiş ülkeleri arasına yükselmelerinde, milli kültürlerini devam ettiren alfabelerinden fedakarlık yapmamalarıdır.
Avrupa cahiliyet devrinde iken, Müslümanlar ahlakta olduğu gibi, ilim ve sanatta da ileri idiler. Hatta Avrupa Endülüs Emevi Devletinde bulunan İslâm kütüphanelerine giderek oradaki en kabarık ve muhteviyatlı kıymetli eserleri kendi dillerine tercüme ettirerek, bugünkü fen ve sanatta ilerleme göstermişlerdi. Bu ilerlemelerinde, Endülüs kütüphanelerinin büyük çapta faydası olmuştur. Bunu aslâ inkar edemezler.
Bizim de, bilhassa Osmanlı’nın ilmî sahadaki eserleri sayılamayacak kadar çoktur. Türkiye’de birden yapılan kültür değişikliği ve İslâm harflerinin bir anda yasaklanması neticesinde milletimiz büyük bir ilim boşluğuna, kültür eksikliğine düşmüştür. Hattâ siyasi iktidarların baskıları sebebiyle, birçok İslâmi kitabın ateşte yakıldığı toprağa gümülüp çürümeye terkedildiği bilinen gerçeklerdendir. Necip bir milletin evladları, milli kültürü aktaracak vasıta her türlü ilim, teknik, sanat ve değer maharetlerden mahrum bırakıldı. Böylece Avrupa’nın insafına terkedilmiş, esir millet durumuna düşürüldü. İkinci Cihan Harbine girmediğimiz halde, gelişmiş bir millet olmamız gerekirken, iktisatta, sanat ve ticarette harpten çıkan devletlerden daha geri kalmamız milli kültürü yeni nesillere nakledemeyişimizdendir.
İnsan şeriatı kendi özelinde yaşayabilmeli önce. Hakiki manada uyan insan ne kendine ne de topluma zarar verebilir. Bir ürün düşünün, mesela çamaşır makinası. Bunu üreten insan daha verimli kullanıllsın diye yanında bir de kullanma kılavuzu koyar. O kılavuza ne denli uyarsanız o kadar verim alırsınız. Peki insanı yaratan Yüce Mevlamız bize kural koymasa, dilediğiniz gibi yaşayın mı deseydi. Şeriat sade Müslümanlar'a mahsus birşey de değil. Her peygamber bir şeriat üzere gelmiştir. Geçtim ilahi dinleri, felsefi, uzak doğu dinlerinde bile insanların yaşam tarzını düzenleyen kurallar yok mudur? Kuralsız bir din düşünülemez herhalde. Din sadece bir tabeladan ibaret olabilir mi. Bana göre Kemalizm'de batıl bir dindir. Çünkü bana kurallar koyuyor. Beni alabildiğine özgür bırakmıyorki. Yeri geliyor ceza veriyor. Öyle zaman geliyor en ağır işkencelere tabi tutuyor, kendisine tehdit gördüğünü asıyor bile. Şeriatte kol bacak kesiyorlar, recm var kahrolsun şeriat, kahrolsun şeriat diyenler; birde kendi yaptıklarını gözden geçirip bizde de işkence var, idam var deyipte hiç özeleştride bulunmuyor. Bunlar çağ dışı, kahrolsun cumhuriyet diyemiyor.
Bugün bazı çevrelerce şeriat; asan, kesen insana hayat hakkı vermeyen bir uygulama. Hayır yok öyle bir şey. Şeriat hak edene elbette cezasını vermiştir. Uygulayıcılar ifrata kaçmış olabilirler. Bu şeriatın değil, uygulayanın suçudur. Hesabınıda mahkeme-i kübrada verecektir.
Bakın bugün beşer yasaları ile büyük bir çıkmazın içine girdi dünya.
Şeriatın mükemmelel uygulandığı dönemlerde esnaf dükkanına kilit vurmazken; bugün kilit vuruyor, kepnk indiriyor, kamera koyuyor, yetmedi güvenlik koyuyor o da yetmedi polis devriye geziyor gene de suçu engellemeye muvaffak o-la-mı-yo-ruz. Şayet hırsız evimize girerse Allah korusun mukavamet edeyim derken birde canından oluyorsun. Sen ona zarar versen düşman ediniyorsun, hapsi boyluyorsun. Al sana bu maddede sınıfta kaldık.
Mesela recm cezası çok ters geliyor bugün ki namustan yoksunlara. Halbu ki dini, dünyevi görüşü ne olursa olsun, hangi kültürün insanı olursa olsun, insan namuslu, dürüst ise neden rahatsız olsun ki bu kuraldan. İslam zina yapın mı deseydi? Bakın bugün zina hasebiyle nice yuvalar yıkılıyor, cinayetler işleniyor, türlü türlü hastalıklar bu yolla nice insanların hayatını mahvediyor, kadın bu iş için ticari bir eşya gibi kullanılıyor kerhanelerde (beni ençok kahreden de bu), randevu evlerinde, birçok erkek hanımına vermediği değeri bir hayat kadınına veriyor bu düzende. Alın size burda da sınıfta kaldık.
Şeriatte kıssasa kıssas vardır. Haksız yere adam öldürene kıssas yapılır.Bugün ne yapıyoruz, mahkemeye gidiyoruz şikayetimizi yapıyoruz. Adam avukatını gönderiyor kendini savunmaya, avukat (çoğu suçlu savunucusu sahtekâr) müvekkilini masum göstermek için kırk takla atıyor, düzene bak ki katil savunuluyor, hırsız savunuluyor, namussuz savunuluyor. Karar; bilmem ne maddenin bilmem ne bendine dayanarak, suçlunun iyi halini göz önünde bulundurarak şu kadar cezaya çarptırılmıştır. Oh ne güzel yasa. Ya hu can gitti can. Adam yatıyor çıkıyor gene aynı naneyi yiyor. Ne oldu şimdi; ölenin hakkını teslim etmiş oldunuz mu? İş yine mahkeme-i kübraya kaldı.
Birde içki mevzuu çok konuşuluyor. Müslümana yasak olan bir iştir. Babamda içki içer. Ama bugüne kadar zararından başka birşey görmedik. İçki içip sağlığını hiçe saymak, trafikte cana kıymak, ev halkını, konu komşuyu rahatsız etmek çokmu iyi birşey ki Mevla yasaklamasın. Birilerinin keyfi için birilerinin madur olmasına rızamı gösterseydi? Bir dünya içecek var zarar vermeyen, aklı gidermeyen. İllada zararda ısrar etmek akıl kârı mı?
Şeriatte ceza hızlı bir şekilde sonuca bağlanır. Ya bugün ertele babam ertele. Yok deliller oluşmadı, yok efendim zaman aşımına uğradı dosya kapandı.
Birde bu suçların bizim üzerimizde işlendiğini düşünerek şeriate bir yorum getirelim.
Diyelim ki hırsız evimize girdi ne yaparız? Bir çoğu evde bezbol sopası, levye, tabanca yastık altında yatıyor. Sorgusuz, sualsiz anasını ağlatır vallahi. O an için nice hakim, savcı bile nefsine göre hüküm verir. Dükkanından bir börek çalsa canına okur çoğumuz. İşte orda hop hooop. Ne oluyo kardeşim hem şeriate karşısın hem de ondan daha şiddetli ceza veriyon. Oysa şeriat önce araştırı; açmıydı açıkmıydı, bunu yapmaya mecburmuydu. Ondan sonra işlediği suçun büyüklüğüne göre ceza verir. Kesilecekse keser. Bizim gibi canını almaz.
Zina hasebiyle amansız bir hastalığa yakalansak, bırak Mevla'nın zinaya verdiği cezayı, biz kendimizi affedebilirmiyiz, ailemizin, toplumun yüzüne bakabilirmiyiz. Oysa ki Rabbimiz tövbe ettiğimiz zaman affeder bizi. Rahmetinden olsa gerek ki bizi ceza ile korkutur. Çünkü O Rahman'dır, Rahim'dir. O'nunla aramızda nice gizli günahlar vardır ki aşikâr etmez, af kapısını kapamaz. Belki bu suçlarımızı dostlarımız duysa bizi terkeder.
Diyelim ki bir hakimin güzel bir kızı var. Geldi bir namussuz musallat oldu, hayallerini yıktı, kirletti onu. Bugün ki hangi yasa o hakimi tatmin eder, hangi hukuk kuralı hakettiği cezayı verir, hangi kanun o kızın yüreğine bir nebze su seper. Şahsımızda kendimiz o adamı temizlemez miyiz? Vallahi ben temizlerim. Cumhuriyet baş savcısı olsam bile. Sonuç haklı iken haksız duruma düş haydi hapse. Nice böyle davalar var ki suçlu hakettiği cezayı almadığı için suçsuz taraf suçluyu cezalandırıp madur duruma düşmüş. Ama şeriat zaten sana bu hakkı verecek, seni koruyacaktı suçtan.
Gelelim kısas mevzuuna. Diyelim ki ailenizden birinin canına birisi kastetti. Çok sevdiğiniz anneniz olur, babanız olur, Allahım benim ömrümden alda evladıma ver diyecek kadar sevdiğiniz, saçının bir teline dünyayı yakarım, bir tırnağıyla dünyayı değişmem dediğiniz çocuğunuz olur. Bugün ki yasalar size hayat hakkı tanımayanı size karşı korumakla mükellef. Onu beslemekle mükellef. Allah kimseye yaşatmasın şayet diyelim ki yaşadık bugün ki yasalar tam manası ile bizi tatmin eder mi? Katil hakettiği cezayı buldu diyebilir miyiz? Bence hayır. Ya sizce?
Diyelim ki içkili birisi trafikte malınıza, canınıza zarar verdi. Ya hu ne yapalım, adamcağız içkiliydi yani masum! diyebilecek misiniz? Yoksa levyeyi alıp ulan şerefsiz yolda doğru gitsene deyip bir iki patlatacak mısınız? Doğrusu ikiside yanlış. Kendimizi sarhoş yerine koyalım. Diyelim ki içkinin tesiriyle evde huzursuzluk çıkardık, birisinin canına kastettik. Yav işte ben o gün içkiliydim deyipte kendimizi aklayıp, vicdanımızı tatmin edebilecek miyiz? Bunlar şahit olduğumuz hadiseler. Bir tanıdığım böyle kaza yaptı, çocuğu sakat kaldı. Hadi beşer kanunu versin o çocuğun hakkını, dindirsin o babanın eyvahını.
Şunu iyi bilin ki bize medeniyet diye yutturulan, aslında medeniyetsizliğin ta kendisi. Mevla ile aşık atmak ne haddimize. Yine şunuda unutmayın ki Mevla'nın kanunları cezalandırmaktan ziyade caydırıcı özellik arzeder. Recm korkusu zinaya settir, kol kesilme korkusu hırsızı derinden düşündürür, kısasla can korkusu haksız yere adam öldürmeye bir kalkandır, içkiliye yüz kırbaç kötülüklerin anası içkiyi hapsetmektir. Mevla hikmetinden sual olunmaz. Koymuşsa bir yasa vardır bir bildiği. Bizim terazimiz tartamaz onun kanunlarını, aciz kalır aciz. Onun için bin düşünelim bir söyleyelim. En azından saygıda kusur etmeyelim.
Rabbim bizlere daima doğru yolda olabilmeyi nasip eylesin.
Selam ve dua ile...
HÜSNÜ ÖNDER tarafından 7/31/2013 6:24:37 AM zamanında düzenlenmiştir.
Osmanlı sonrası oluşan bu ülkeleri yöneten iktidarlar ne derece Müslüman?
Müslüman’ın bir ülküsü İslam’ı en ücra yerlere kadar götürmek iken, kendinden olmayana kinle baktığı ne derece doğru?
Din her olayımıza ışık tutmaz ise haşa o zaman Allah bu olaydan anlamıyor gibi absürt bir durum ortaya çıkmaz mı?
Esas olan camiden ziyade o camilerde ibadet edecek temiz nesil yetiştirmektir.
Sadaka kötü bir şey mi? Dayanışmayalım mı?
Siz gerçekten dürüstlüğüne kanaat getirdiğiniz bir lidere destek vermez misiniz? Mustafa Kemal’e biat edenler yok mu?
Müslüman tevekkül eder. Çalışır, çabalar. Tarlaya tohumu eker. Sular, ilaçlar. Bunlar sebeplerdir. Ama bu sebepler bana ürün verecek diye beklemez. Her şeyin Mevla’nın dilemesiyle olacağını bilir. Mesela her evlenenin çocuğu olmuyor. Veyahutta bütün çocukalrı aynı cinsiyet, aynı renk, aynı huyda olmuyor. Hal bu ki sebepler aynı ama sonuçlar farklı.
Sebeplere yapışır, gerisini Mevla’ya havale ederiz. Bu imani bir mesele. Mevla’nın dileme sıfatına inanmayalım mı?
Mevla yarattıysa onun rızkını da yaratmıştır. Ama kimilerini bu rızkın temininde sebep kılmıştır.
İslam bir kurallar bütünüdür. Bu kurallar bütünü her çağa ışık tutar. Onun üstünde bir kural da yoktur. O kurallar ki kadına hayat vermiş, mazlumun sesi olmuş, düşeni kaldırmış, lâyıkı ile uyanlar dünyaya adaletle hükmetmiştir. Yine o kurallara uyanlar farklı din, ırk ve mezhepleri bir arada tutabilmiştir. Hangi Müslüman ırkçılık yapmış. Irkçılık yaptıkları için mi bugün yıl da beş bin tane İngiliz kadın Müslüman oluyor. Irkçılık yaptıkları için mi din değiştirenler arasında açık ara farkla İslamiyet tercih sebebi? Hanımefendi bizim inancımız da istisnasız her insan Peygamber Efendimiz’in sav. Ümmetidir. Uyanlara ümmet-i icabet, iman etmemiş olanlara ise ümmet-i davet denilir. Hâl böyle iken Müslüman’a ırkçı yaftası vurmakla insafsızlık yapmıyor musunuz?
Evet Müslüman her şeyine hakim olmalıdır. Eline, diline, beline vs. Allah’ın adıyla günah işleyenin yeri cehennemdir. Sizce bu akıllı Müslüman işi mi? Bir de önemli olan TC kimliğinde ne yazdığı değil, kalpte ne yazılı olduğudur. Zira münafıklar da Allah derler bazen. Bir dünya ataist, koministin din hanesinde de dini İslam yazıyor. Öyleleri var ki yaptıkları bazı şeylerden dolayı dinden çıkıyor haberi yok. Bir dünya insan bozuk itikadından dolayı İslam dairesinden dışarı çıkmış sapıkların din hanesinde de İslam yazıyor. Müslüman kime denir, önce bunu bilek gerekir. Müslüman odur ki, hakkı hak batılı batıl bilir, Müslüman odur ki; dost, düşman(normal zamanda) herkes onun yanında kendini güvende hisseder.
İslam köle azad etmeyi teşvik etmiş bir dindir. Nice hayırlı işleri teşvik amacı ile işte “şu kadar köle azad etmiş sevabı verilir” ifadeleri çoktur hadislerde. Hal bu iken İslam toplumun da kölelik düşünülebilir mi?
Didişene değil de didiştirenlere de bir göz atmak gerekmez mi? Hangi Müslüman ülkenin başında iman ehli, sünnet ehli insan var. Hepsi modern? batıdan beslenen diktatör. Vehhabilik ve şia kimler tarafından çıkarıldı. Bunu derinlemesine düşünmek lazım. İslam coğrafyasında ki kargaşanın, fitnenin yagane sebebi bu coğrafyaya yüzyıllar önce Yahudi ve İngilizler’in ektiği fitne tohumlarıdır. Nitekim son yüzyılda da bu coğrafyaya akbabalar gibi çöreklendiler. Şimdi ektikleri fitne tohumlarının leşlerini yemekle meşguller. Bugün Afganistan’da ki Taliban’ı yıllar önce Rusya’ya karşı besleyen, o zamanın en meşhur silahı olan stıngırlarla onları Ruslar’ın üzerine salanlar, daha sonra Taliban’ı bahane ederek ülkeyi perişan ettiler. Irak’a özgürlük dediler fitne ekip gittiler. Bir örnekte içimizden verelim. Pkk yı çıkaranlar kim. Öcalan yıllar önce verdiği bir röportajda diyor ki; "biz sıradan bir örgüttük, ama kısa zamanda ABD, AB ve komşu ülkelerden öyle destek gördük ki ani büyümeyle bir anda örgütün kontrolünü kaybettik". Müslüman’ın düşmanı çok. Ama buna mukabil Müslümanlarda fesatlık yok. Her şey er meydanında. Bakın bugün başta Almanya olmak üzere ABD, AB, Mossad ajanları hiç boş durmuyor. Avrupa’da, Amerika’da bir dünya Müslüman yaşıyor. İstense bunlardan örgüt kurulamaz mı? Amiyane tabirle hakîki Müslüman’da kancıklık olmaz. Tevessül etmez böyle adiliklere.
Yozlaşmak ne saçma bir kelime. Bir tarafı eleştirirken haddi aşmayın. Biraz saygılı olun. Bu tarz yaklaşımlar kalem ehline yakışıyor mu? Hanımefendi; bizde iki tane ilim fardır. Din ilimleri ve fen ilimleri. Tarihe mal olmuş Müslüman bilim adamlarını nereye koyacaksınız. Bunlar birer Müslüman, hatta bazıları tasavvuf ehli idi. İslam bilime karşı gelmez, tam tersine teşvik eder. Bizim inancımızda ilim “Müslüman’ın yitik malıdır”. İslam dünya için çalışmayın, yan gelip yatın demiyor ki. Peygamberimiz rızkın onda dokuzu ticarettedir diyerek ticareti teşvik eder mesela. Bir ticaret erbabı ticaret yaparken bunu dünya için yapmıyor mu? Ama yalnız şunu da telkin eder bize yüce dinimiz, dünyalık kasa da, cüzdan da kalsın, kalbinize sokmayın onu, sizden öncekiler nasıl ki bir kefenle gittiyse sizde dünyalıklarınızı varislere bırakıp terk-i dünya edeceğinizi unutmayın der.
“Kişi bilmediğinin düşmanıdır” sözünden yola çıkarak, sizi sözde Müslümanlardan yola çıkıp, cahil Müslümanları baz alarak bu tertemiz dini şahıslar üzerinden değerlendirmek, yerden yere vurmak yerine, objektif bir biçimde araştırmaya davet ediyorum.
Rabbim niyetinizi halis, yönünüzü doğru eylesin.
HÜSNÜ ÖNDER tarafından 7/29/2013 6:16:12 AM zamanında düzenlenmiştir.
İslam, medeniyeti getirir. Medeniyet denge demektir: madde ve ruhta denge. Bugün Avrupa devletlerine baktığımızda madde büyük bir gelişme gösterirken ruh ihmal ediliyor. Bir ülke böyle kalkınamaz, kalkınma bayrağını devredecek insanlar böyle yetişemez.
İslam ülkelerine baktığınızda nerede iyi bir adım atılmak istense bir müdahaleyle karşılaşılıyor. Mısır'da, Türkiye sevdalısı, Mursi, İran'da İmam Humeyni'nin karşılaştığı zorluklar gibi.
Hüsnü Mübarek zamanında, Güney Kıbrıs'ta panel kurulmasıyla ilgili imzalanan fakat Türkiye'nin çıkarları göz ardı edilen bir anlaşma Mursi tarafından Türkiye hakkındaki iyi niyetleri doğrultusunda iptal ettiriliyor.
ABD, Şah döneminden beri İran'la yakından ilgileniyor. Baskı altındaki bir ülkenin kalkınması beklenemez.
İslam ülkelerindeki hatalar inkar edilemez; fakat İslam ülkelerinden bazılarının yöneticilerine baktığınızda müslümanlıkları şüpheli insanlar.
İslam ülkelerindeki müslüman teşkilatlanmaların manifestolarında ise iktisadî kalkınma daima vardır; fakat bunlar ne yazık ki devlet yönetiminde söz sahibi olamıyorlar.
İslam ülkelerindeki bilgisizlikten bahsetmişsiniz. Ben medeniyetin hoşgörüyü getirdiğini ve ön yargıları kaldırdığını düşünüyorum. İran'da camiden kolunun altında Times dergisiyle çıkan çarşaflı kızlar var ve İran gençliği müthiş bir şekilde okuyor, öğreniyor.
Kendinden olmayana ön yargıyla bakma bugün Türkiye'de sağcı-solcu meselesinde kendini yoğun olarak hissettiriyor.
İslam'da tevekkül vardır. Mümin önce çalışır, çabalar daha sonra sonucu Allah'a bırakır. Müslümanların bu dönemlerdeki rehaveti su götürmez. Yine de bazı ülkelerde Müslümanlar bilinçli davranışlar sergiliyor:
Mısır'da halk darbeye isyan ediyor. Bazı direnişçilerin ölümü söz konusu; fakat halk buna rağmen direnişinden vazgeçmiyor. Bunda Müslüman Kardeşler'in yıllardır halka verdiği eğitim büyük önem sahibi.
Bazı kötü örnekler var ve bazı iyi örnekler. Okuyup öğrenmek gerek: her şeyin doğrusunu, her şeyin iyisini. Müslüman ülkelerindeki geri kalmışlığın dış ülkelerin sürekli müdahalesini ve bazı insanların İslam'ı yanlış anlamasına bağlıyorum.
İslam'ı anlamak için kelime-i şehadetin tam manasını anlamak yeterli olacaktır. Allah bunu bize inşallah nasip eder.
Siz yapılan hataları belirtmişsiniz, ben de iyi örneklerden bahsetmek istedim.
Duyarlı yüreğiniz için teşekkürler.
Gerçekleri yazıyorsunuz... Doğruları yazıyorsunuz....Toplumun kanayan yaralarını yazıyorsunuz... Büyük bir cesaretle hem de ! Ve yaraları olanlar da gocunuyor ! Sizi kutlarım hanımefendi. Kaleminiz daim olsun.
İslam’ın "hoşgörü dini" olduğu söylense de; dinci şarlatanlar yüzünden günümüzde yaşanan İslam işkenceden farksızdır.
Düşünemiyor, sorgulayamıyorsun. Düşünmenin yasaklanması geri kalmanın en büyük sebebidir.
İslam günümüzde Arapların tekelindedir. Ne kadar arapsan, o kadar müslümansın.
Din ne idüğü belirsiz kurallar yumağına çevrilmiş, içine hurafeler doldurulmuştur.
Her ne kadar çağa uydurulmaya çalışılsa da; şeriat ile devlet yönetmek geri kalmış olmak için yeterli sebeptir. Üstelik dini, zamana uyarlamaya kalkışanlar , temelde hata yaptıkları için ikilemler, tenakuzlar, açmazlar içinde boğulmaktadırlar.
.
Kur’an’ı insanların özelinde, vicdanında müstesna bir yere yerleştirerek korumak gerekirdi. Her derde deva gösterip kirletmemek, aşındırmamak gerekirdi.
1923 yılında kurulan T.C. tek istisnaydı ve meraklısına emsalsiz bir örnektir.
GÜNAYDIN GÖNÜL DOSTU İNSAN ;
ÇOK ÇOK ANLAM YÜKLÜYDÜ..
YÜREĞİNİZ DERT GÖRMESİN DİYOR KUTLUYORUM KALEM VE EMEĞİNİZİ...
SELAM VE SAYGIMLA.