ZüleyhaŞiirin hikayesini görmek için tıklayın kuyuya düşmek için Yusuf olmak lazım
Yusuf’un yüreğine düşmek için ise Züleyha
yüzümü yüzüne
kalbimi kalbine tenimi tenine giydir ve yak bizi rüzgârın dudağında kawa ruhlu bir türkü harlanır yüreğimizde isyan ateşi göğe üç kere üst üste sesimi susumu ve suyumu boşalt gök gürlesin ağlasın bulutlar toprak matemi bağrına bassın züleyha ben talan edilmiş ülkeyim kudüste recm’edilmiş bir kadın ağrısı Ademin tövbesiyim çürük bir elmada diş iziyim Havva’nın ben kurumuş bir kuyu Yakûp ’un âmâ gözüyüm ben yıkık bir kent sokağıyım istila edilmiş bir yürekte merhamet Eyüp’ün sabrı Süleymanın ihtişamıyım ben Musa’nın asası İsa’nın çarmıhıyım ben havarilerin suskun bakışlarıyım ağlarla örülü mağara da beyaz güvercin gerdanlığıyım yüzümü binlerce kez kırdım sabır çektim ’imamesi kopuk otuz iki dişimden ’ öğüttüm düşlerimi kalbim döl tutmaz köhne bir yalnızlıkta bırakıp gitme züleyha ben kabilesi talan edilmiş sesine su karışan yitik bir ezgiyim kelebekler kaçmış ruhuma seni gördüğüm an ölüyorum nehirler kurutuyorum gözlerimde sözün ve susun hükmüne yemin ederek ağzından çıkana değil yüreğine biat ediyorum züleyha eski bir divit yazısına kazınmış öykümüz kahinlerin büyücülerin şamanların bilemeyeceği adın muamma bir ağrı gibi saplanmış göğüs kafesime incire zeytine ve nara dört kutsal kitaba bablara mezmurlara o mukaddes memlekete ve gökyüzüne yemin olsun ki kazınmış yüreğime ismin züleyha cinlerin perilerin şeytanların işi değil büyü değil başka bir şey bu ruhuma dolana dolana kalbime saplana saplana kazınmış en derinine filizlenmiş salkım saçak ah senin saçlarından uçurumlar düşüyor aklım çıkıyor sana düşüyorum topla beni züleyha bazı kelimeler bir kaya kadar ağırdır ve yalnız ölür bütün serçeler sular durulur bozkır bir yaraya dönüşür gülüşüm ve kentime yabancılaşırım içime çöreklenir acının en koyu tonu çürür ruhum bu kül karası zamanda Dicle kurur yokluğunda an’ın kadranı bozulur saatler sensizliğe takılır ç’ölümden kan sızar züleyha kan ve kumun harmanıyla kerpiçleşen bedenim ıssız karanlık sazlıklardan yükselen seslerle ağlar nil Yakûp ağlar kudüs ağlar bir kez tutuşsa ellerimiz gözlerimin karasında kaybolur güneş gece mayhoş bir sessizliğe bürünür ay’ın karanlık yüzüne küfürler savurup damıtırım dilimdeki zehirli sözcükleri fakat ben kuyu değilim Züleyha gözlerini gömme kalbime bir vatuz gibi sindiriyor beni dünya damarlarımdan kan çekiliyor efsunlu bir türkü söylese biri yahut bir ses çıkarsa beni bu kuyudan ben kimim ? yeminle unuttum ne alıp verdiğim var bu dar-ı dünyadan yüzümü sende unuttum anlasana züleyha gidip kendime bir çöl bulmalıyım sesimi kurutmak için bağrımı al kanlara boyatarak yüreğinin zindanında ve kurtulmak için Yusufi benliğimden kör bir kuyu da kör yılanlara anlatmalıyım bu sevdayı ah pusatsız bir savaşta gözlerine yenilmek ne yaman ip salıp çıkarmalıyım kendimi bu seraptan ey Züleyha ey yitik aşkın kül karası gözlerinin karasında mum gibi erit düşleri b’ağrıma ateş olasın diye yüreğimin kuyusunu gülüşünle kuruttum ey gül ey suyun yüzünü okşayan ay yüzlü Kudüs kokulu saçlarını karanlık ruhuma kat sabrım çılgın bir atın yelesinde boncuk allı morlu azar azar tükeniyor ömrüm dudağında d’okun yaralarıma ey çölün bilgeliğine soyunan karıncalar içimdeki fırtınanın tozlarını görmediniz mi? vefasız yağmurlarda ıslanan züleyha geçmedi mi buralardan ey arafın sadık bekçisi cenneti cehenneme üfleyen dengbej bir türkü söyle alazlansın bozkır nakaratında züleyha dolaşsın ruhuma isli bir kervan yolculuğunda yüreğime yürüsün ey tanrım ey züleyha’yı gönlüme düşüren kangren suskunluğa mahkum eden çatladı sabır taşı damladı son ecir damlası ya al emanetini kurtar bu azaptan ya da bağışla züleyha mı bana kanlı gömleğin ipleri kurtlandı yüz sür tenimin çorak topraklarına tırnaklarınla kazı yüreğimin kirli geçmişini ve ‘beni kendine aforoz et’ bir ayin ateşinde savur küllerimi bu kara yazgıya gözlerinin kuyusunda sus’adım aşka kader kuyusundan ab-ı aşk içenin ayaklarına prangalar vurulur züleyha beşik kertiği edilmiş acıların adıydı sevdam göz pınarımdan süzülen hüzünle nikahlanmam bundan acıyı devşir züleyha yüreğim tutukluluk yapıyor karşında kasnağında ölüm dokuyor yaşlı kadınlar zılgıt sesleri nili kanatırken boylu boyunca vefasız kuşların muştuladığı hüzün vakti mi? kötürüm bir yalnızlığa hibe ederek varlığımı bırakıp gitme züleyha ardında bir kuyu gözyaşı bırakma sarılarak yokluğunun gölgesine söktürme şafağı gök/yüzünden engereğin dişlerinde zehir olurum prangalar takarım parmaklarıma bir ömür seni susarım züleyha yüreğimin mağarasını kanaviçeyle ören tanrı sırrıma seni tanık tutmadımı kasnağında kırmızı güller barındıran rüzgarın sessiz vaveylaları sarıyor gökyüzünü korkma ’Allah bizimle beraber ’ züleyha susuzluktan çatlamış dudağına su oldum ve ellerin açılır diye duaya ağlama duvarı çarmıha gerdim bileklerimi dört yanım isyan izahı yok yüreğime yazılmanın suyu okudum toprağı yazdım seslendim kör kuyuya adını yüzüm utandı benden züleyha sustum içimde birikmiş ne varsa yüreğime üflenen sûrdun kulağıma okunan ezan yapıştı üstüme bu dünya kiri silinmez derisi yüzülmüş bir hayvan kadar günahsız gülüşüm uğruna nice savaşlar verdiğim vahy edilmiş bir topraktı bedenin teninin kokusuna yüz sürdüm kan akıttım benliğimden ayet ayet okudum yokluğunu kuyu oldun züleyha içine düşeceğimi bilmeden ve gül soldu kuşların kanatlarında terk etti kenti umut bakir gülüşler saçan çocuklar öldüler Azrail’in tırpanında çekildi kuyunun suyu susadım aşka züleyha ç’akıl taşlarıyla vurdular göğsümde çırpınan güvercini s’aklımda kirli bir yalnızlık hissi ey gül ruhunun minderine yasla beni ben talan edilmiş bir ülkenin kalbiyim üzerimde doru tayların nal izleri yuvası kundaklanmış serçelerin ahı bulaştıkça ellerime dökülür yaprakları ömrümün sararıp solan eylülün saçlarında yitik bir ezgiye dönüşür ağıtlarım bir düşün içinde eksilerek kanatarak b’ağrımızı yitik bir sevda uğruna sevilseydik sevdiğimiz gibi üstümüzde bulutlar sevişir susuz çorak tenimde kaygan tuzlar y’aralarımdan içerime sızar ve ateş çürür kül savrulur göğün kınalı bulutlarına hû aşkına öl beni züleyha Barış Çiçek |
Kalemlerin yazmaktan en keyif aldığı harflerden olsa gerek
Uzuuuuun şiirleri nadiren okurum satır satır.
Ama kuyular içine çekermiş hani ve dibi bulana dek düşermiş insan
İyi ki susuzdu ki boğulmadan düştük şiirin içine hamdolsun.
Belki kendi kuyumda hapsolduğumdandır belki de düşecek bir kuyu arayışıdır ruhumun
nihayetinde satırlar yutmaya meyillidir meraklılarını
ya da hiç yazılmamış gibi bir yorumdur bu.
H.