depremsol avucun ağaçlardan huş ve beşi de beş ayrı yangınıma kış senin o dal bin bir hâl huşu parmakların saçlarımı çalacaksa şu leş kokmuş aklımdan kemanın hep sôl telinden başlayarak çalacak hep lâ sesiyle şâhikalarda lâ ilahe illâllah demeyi unutturarak dilime alacaksa ruhumu bedenimden bu beste saçlarım sükûnetten ahh ve gün mermer kabrimin üzerine aşk gibi sırf bu besteyle ağaracaksa hep durmam gayrı yıkarım hayatım sandığımı ki hayat sandığımın oyyy’malı ahşap kapağı açık durur nicedir işte anamın çok satılmış kemanı işte su katılmış zarif kızlığı en dibine atılmış doyulmamış yazması eprimiş kışları kullanılmamış yazları dört mevsim beş vakit sapsarı kağıtlarda o hazan niyazları “huş’u içinde öl ve kendini bir huş ağacının gölgesine göm kızım soğuk bir gövdeye bir tek onun gövdesi dayanır” kırar mıyım ben şimdi onun kirpiklerinin kurumuş ırmaklarını senin mut için sabra durmuş parmaklarını dört duvar dediğin ne ki. bekle. depreme bir şey kalmadı depreme bir kadeh mey... JD |
çok zekice olan kurgusunu ve imgelerini hayranlıkla okudum şiirinin.
gecikmeli bir tebrik benimkisi...
not: edebiyat derslerinde senden bahsetmeliyiz... ki susarsak şimdi'ye gözümüzü kapayıp
bu şiirlerine en büyük haksızlık olur.