AŞKIM EN YÜCE DUALARINDA
Yazacağım kelimelerin sırları olacak sakın bana kızmayın
ama sarayların içinde olacaklar altın sırmalı kaftanlara saracağım hikayelerim benim buyruğumda ne söylemişse o kadın insanlara yara açan inaçlar var burada şıra üzümleri gibi ezilecek tabanlarımda Dediğim dedik asi sözlerini kırdı artık o asi Atina İstanbul’un kuyruğuna sımsıkı yapıştı artık sakın korkma senin sakız reçelini en çokta aşkını sevdiler büyük anne bilemiyorum seni yazarken belkide biraz zorlanacağım yine o aşk bahçen evin tertemiz oldu sakız çiçeklerin gülümsüyor genzimde İstanbul’un ağrıyan şu yorgun sırtını beraber ovalım mı ha ne dersin? gönül zenginleri hala kapılarını açık tutan eski evler var buralarda oysa daha evin geçmişini senin tutkulu askerini Kızılay’ı o yardımlarını yaralı askerlerin kan kokuları sargı bezlerinde susturduğun acı çığlıkları bilmiyorlar bile Bir meydan ortasında üç medeniyet ah ne güzel şarkılarda büyümüşsün sen Kız kulesine uğra Osmanlı çeşmelerinden hala akan suları avuçla der gibisin Öldürecekse beni ,maviyle yeşil birde şu martıların ölüm marşı vursun Hiç bir güne sıradan bir gün deme inadına içine çek, savaş hıçkırıklarını kesen kutsal ezanları dinle İstanbul ayaklarının altında beni duysun demişsin her şeye alıştım ama şu ölümler susturunca çok gücüme gidiyor büyük anne ama senin hikayen çok başka solgun el yazıların sönse bile söz veriyorum satırların dirilecek günün birinde eleftheria hikayesinden finalinde ki şiiri |