kuyu / uykusatsuna’ya yedinci kapıdan geçtiğimde ardımda yalnızca bir ömür değil kendimi de bıraktım suya yazılmış ayetlerde okudum kaderimi çirkefliğin nehirlerden geçerken aykırı bir lisanla sövülüyordu ceddime s u s t u m kalbimin titreyişinden ölü çocuklar d/üşüyordu mum denizlerine usulca kangrendi karanlığın laneti ve yanıyordu ateş krallığında gözleri durmadan ölü yutuyordu nehrin ’k o r k m a !’ diyordu şizofren aklım bir ölü gibi kokuyordum oysa akrep yelkovanı yuttuğunda ölü taburu dirildi mızraklarıyla göğün kemiklerini kırıp kan damarlarından sızan irinle sıvadılar toprağı ellerim yoktu ve haykıracak bir kelime bulamıyordum bütün dillerde sustum kinimi ve süt dişlerimi kırdım acımasızca münzevi bulutlarla arşınladım kirli mabedin sokaklarını her yer ölü ceset kokuyordu ’ölü eti çiğnemedik ’ yazıyordu annemden yadigar muskamda sürgüsü çekilmişti üzerime hayatın geriye dönecek yol yoktu muamma iniltilerden öteydi aşk fakat kimse bilmiyordu siyah meleğin kanatları yırtıldı dizlerim toprak tozunu yutarken kefeye konulan günah tohumları bir çıban gibi filizlendi sırtımda taşıyamadım sendeledim düştüm kuyu derinliğindeki uykuda ne yırtık gömlekli Yusuftum ne de Züleyha yüreklerde umut dizlerimde ne acılar uyuttum dudağımda ne türküler kuruttum böldüm kalbimi dört parçaya yarısında ölüydüm bütününde çocuktum Barış çiçek |
Kutlarım. Beğendin....
............................ Saygı ve Selamlar...