Tanıtım Yazısı
Bu kitapta bir "süreç" olarak insanı anlatmak istedim ve bu amaçla, ona "varoluşçu psikiyatri" açısından yaklaşmayı denedim. İnsanın dünya içindeki varoluşu çeşitli yönlerden tartışılabilir. Alanım psikiyatri olduğu için düşüncelerimi bu çerçevede sınırlamayı yeğledim.
Önceki yazdıklarımı okumuş olanlar, bu kitabın içeriğini geçmişte ortaya koyduğum bazı görüşlerle yer yer farklı, hatta çelişkili bulabilirler. İnsanın bir "durum" olmaktan çok, bir "süreç" olduğu kabul edilebildiğinde, bu değişimin anlayışla karşılanacağını umuyorum.
1986 kışında katıldığım bir kültür-sanat etkinliğinde arkamda oturan birkaç genç, gösteri başlamadan önce kitaplardan konuşuyorlardı. Bir ara benim yazdıklarımdan da söz etmeye başladılar. Böylesi bir veriyle her zaman karşılaşamayacağım için dikkatle dinlemeye başladım. Önce olumlu şeyler söylediler. Sonra biri, İnsan Olmak kitabını henüz okumadığından söz ederek, okumuş olanlardan birinin görüşünü sordu. "O kitap deliliğe methiye!" diye cevap verdi diğeri. Kitabı ben öyle algılamadığım için şaşırdım ve biraz düşündüm. Ama böyle bir yorumun, kitabın içeriğiyle mi, yoksa içinde yaşadığımız kültürle mi ilişkili olduğuna karar verebilecek kişi tabii ki ben olamazdım.
Bu kez yazdıklarımın, süregelen kültürde insanın kendine ve çevresine bakış açısı yönünden farklılıklar içerdiğini ben de kabul ediyorum. Amacımın karşıtlık olmadığının anlaşılabileceğini umuyorum. Çünkü bu kitapta anlattıklarım, yıllar içinde kendiliğinden gelinmiş bir "evre"nin ürünü. Üstelik bu evre, tek başıma olmadığım bir yer. Yazdıklarımı okurken, benzer bir süreci benden önce ve benim gelebildiğim yerden kıyaslanamayacak kadar öteye taşımış insanların yapıtlarından alıntılarla karşılaşacaksınız. Böyle bir kitabı yazmamın temel nedeni, ilgi duyduğum bir konuyu ve birlikte yaşadığım bir alanı tanıtmaya çalışmak. Ama bunun yanı sıra, biraz da ait olduğum kültüre farklı bir açıdan bakmayı "denemek" istediğimi sanıyorum.
Dünyadaki varoluşçu psikiyatrist sayısı kadar varoluşçu psikiyatri yaklaşımı olduğunu söyleyen Viktor Frankl'ın bu görüşüne katılıyorum. Bu nedenle, birazdan okuyacaklarınızın belirli bir düşünce ve uygulama tarzını, kişisel yorumum doğrultusunda yansıttığını açıklama gereğini duyuyorum. Kimileri geleneksel bilimsel yöntemleri hiçe saydığımı düşünebilir, kimi ise tam karşıtı yönlerini seçerek yazılanları tutucu bulabilir. İnsan denen olguya benimkinden farklı yaklaşanların yazdıklarını da izlemeye çalışıyorum ve onlardan çok şey öğreniyorum. Ama kısmi bir entelektüel yalnızlığın ürünü sayılabilecek olan bu kitaba inandıklarımı koydum. Ülkedeki meslek ortamımın genel gidişinden biraz farklı bir doğrultuda hareket etmiş olmamdan kaynaklanan böylesi bir yalnızlık, diğer yalnızlıklardan farklı bir yaşantı. İsteyene, sistemin sunduğu bazı hazır kalıpların çekiciliğine direnebilme gücü veren ve dünyanın başka yerlerinde benzer bir seçimi yapmış başka insanlarla paylaşılabilen bir yalnızlık.
Önceki yazdıklarımı okumuş olanlar, bu kitabın içeriğini geçmişte ortaya koyduğum bazı görüşlerle yer yer farklı, hatta çelişkili bulabilirler. İnsanın bir "durum" olmaktan çok, bir "süreç" olduğu kabul edilebildiğinde, bu değişimin anlayışla karşılanacağını umuyorum.
1986 kışında katıldığım bir kültür-sanat etkinliğinde arkamda oturan birkaç genç, gösteri başlamadan önce kitaplardan konuşuyorlardı. Bir ara benim yazdıklarımdan da söz etmeye başladılar. Böylesi bir veriyle her zaman karşılaşamayacağım için dikkatle dinlemeye başladım. Önce olumlu şeyler söylediler. Sonra biri, İnsan Olmak kitabını henüz okumadığından söz ederek, okumuş olanlardan birinin görüşünü sordu. "O kitap deliliğe methiye!" diye cevap verdi diğeri. Kitabı ben öyle algılamadığım için şaşırdım ve biraz düşündüm. Ama böyle bir yorumun, kitabın içeriğiyle mi, yoksa içinde yaşadığımız kültürle mi ilişkili olduğuna karar verebilecek kişi tabii ki ben olamazdım.
Bu kez yazdıklarımın, süregelen kültürde insanın kendine ve çevresine bakış açısı yönünden farklılıklar içerdiğini ben de kabul ediyorum. Amacımın karşıtlık olmadığının anlaşılabileceğini umuyorum. Çünkü bu kitapta anlattıklarım, yıllar içinde kendiliğinden gelinmiş bir "evre"nin ürünü. Üstelik bu evre, tek başıma olmadığım bir yer. Yazdıklarımı okurken, benzer bir süreci benden önce ve benim gelebildiğim yerden kıyaslanamayacak kadar öteye taşımış insanların yapıtlarından alıntılarla karşılaşacaksınız. Böyle bir kitabı yazmamın temel nedeni, ilgi duyduğum bir konuyu ve birlikte yaşadığım bir alanı tanıtmaya çalışmak. Ama bunun yanı sıra, biraz da ait olduğum kültüre farklı bir açıdan bakmayı "denemek" istediğimi sanıyorum.
Dünyadaki varoluşçu psikiyatrist sayısı kadar varoluşçu psikiyatri yaklaşımı olduğunu söyleyen Viktor Frankl'ın bu görüşüne katılıyorum. Bu nedenle, birazdan okuyacaklarınızın belirli bir düşünce ve uygulama tarzını, kişisel yorumum doğrultusunda yansıttığını açıklama gereğini duyuyorum. Kimileri geleneksel bilimsel yöntemleri hiçe saydığımı düşünebilir, kimi ise tam karşıtı yönlerini seçerek yazılanları tutucu bulabilir. İnsan denen olguya benimkinden farklı yaklaşanların yazdıklarını da izlemeye çalışıyorum ve onlardan çok şey öğreniyorum. Ama kısmi bir entelektüel yalnızlığın ürünü sayılabilecek olan bu kitaba inandıklarımı koydum. Ülkedeki meslek ortamımın genel gidişinden biraz farklı bir doğrultuda hareket etmiş olmamdan kaynaklanan böylesi bir yalnızlık, diğer yalnızlıklardan farklı bir yaşantı. İsteyene, sistemin sunduğu bazı hazır kalıpların çekiciliğine direnebilme gücü veren ve dünyanın başka yerlerinde benzer bir seçimi yapmış başka insanlarla paylaşılabilen bir yalnızlık.
daha fazla
Yazar: Engin Geçtan
Yayınevi: Remzi Kitabevi
ISBN: 9789751401595
Sayfa: 192s.
Boyut: 20 X 16
Kapak:
Tarih: 1905
Kağıt Tipi: