Tanıtım Yazısı
15 Nisan 2010 Tarihinden İtibaren Sevkedilecektir.
Ergenekon operasyonlarının “Avrupa Birliği yoluna girmiş, demokratikleşmeyi önüne hedef koymuş bir Türkiye’de” kontrgerillanın sorgulanması, yargılanması ve tasfiyesi anlamına geldiğini düşünenler fena halde yanıldılar.
Ergenekon operasyonlarının darbelerle hesaplaşmak demek olduğunu ve darbecilerin TSK’nın direnişine rağmen tasfiye edildiklerini düşünenler de yanıldılar.
“Tüm kötülüklerin anası” Ergenekon’un hareketsiz kılınması sonucunda artık faili meçhul cinayetlerin, provokasyonların, menşei devlet olduğu herkes tarafından bilinen karanlık eylemlerin son bulacağını ve bu ülkeyi yönetenlerin hiç değilse kendi yasalarına saygılı davranacaklarını zannedenler yanıldılar.
Kısa süre içinde görüldü ki, ‘Ergenekon’ adı verilen bu operasyonlar, kâh emekli generalleri gözaltına alarak, kâh toprağa gömülü kimi silah depolarını açığa çıkararak, kâh bazı gizli belgelerin bilinir hale gelmesini sağlayarak, ya da kontrgerillanın beyni olduğu öne sürülen Genelkurmay Seferberlik Tetkik Kurulu Başkanlığı’nın kozmik odasında aramalar yaparak; zülfüyare dokunuyor gibi görünse de, geniş yığınların özlemini çektiği demokrasiye dair beklentileri karşılamaya muktedir değildi. Ve yaşananlar, şimdiye kadar neredeyse geleneksel hale gelmiş, zorbalığa ve kan dökmeye dayalı yönetme biçimini tasfiye etmekten fersah fersah uzaktı, neden?
Elinizdeki kitap, hem bu can alıcı soruları cevaplamaya hem de “derin devletin” (katliamlar; siyasi suikastler; faili meçhuller; silah, insan ve uyuşturucu ticareti; medyadan iş dünyasına, askeri ve sivil bürokrasiye, yerli ve yabancı gizli servislere dek uzanan ağlar aracılığıyla gerçekleştirdiği) yüzeydeki eylemliliklerini tarihsel olarak ve apaçık bir biçimde analiz etmeye çalışıyor.
YAZAR HAKKINDA
ERTUĞRUL MAVİOĞLU, 1961’de Adapazarı’nda doğdu. Kendi kuşağının bütün çocukları gibi hızlı büyüdü. 1978’de kazandığı İİTİA Gazetecilik Yüksek Okulu’ndan 8 yılda mezun olmasının vebali, 12 Eylül’ün boynunadır. Şimdilerde gazetecilik yapıyor. Öncesinde iki kez hapse girdi. 1980-1984 arası, cuntanın en pervasız yıllarını içeride geçirdi. Dört yıl sonra döndüğünde; adını bile değiştirdikleri okulunu, duvarlarını yazıladığı kentin sokaklarını, sokaklarda yürüyen insanları ve eski arkadaşlarını tanımakta zorlandı. İçinden darbe geçen ülkesine bir daha hiç alışamasa da, onu asla bırakmadı. Üç yıl serbest dolaştı; yetmedi. 1987’de yeniden hapse atıldığında 26 yaşındaydı. Dört yıl daha yattı; ama boynunu hiç bir zaman öne yatırmadı. Gadre uğratılmış gençliği için devletten alacaklı kaldı. Alacağını tahsil etmenin yolunu arıyor; bir gün elbet bulacak...
“Bizim Çocuklar Yapamadı”, “Asılmayıp Beslenenler” (2004) ve “Apoletli Adalet”ten (2005) sonra 12 Eylül darbesiyle hesaplaştığı üçüncü kitabıdır
Ergenekon operasyonlarının “Avrupa Birliği yoluna girmiş, demokratikleşmeyi önüne hedef koymuş bir Türkiye’de” kontrgerillanın sorgulanması, yargılanması ve tasfiyesi anlamına geldiğini düşünenler fena halde yanıldılar.
Ergenekon operasyonlarının darbelerle hesaplaşmak demek olduğunu ve darbecilerin TSK’nın direnişine rağmen tasfiye edildiklerini düşünenler de yanıldılar.
“Tüm kötülüklerin anası” Ergenekon’un hareketsiz kılınması sonucunda artık faili meçhul cinayetlerin, provokasyonların, menşei devlet olduğu herkes tarafından bilinen karanlık eylemlerin son bulacağını ve bu ülkeyi yönetenlerin hiç değilse kendi yasalarına saygılı davranacaklarını zannedenler yanıldılar.
Kısa süre içinde görüldü ki, ‘Ergenekon’ adı verilen bu operasyonlar, kâh emekli generalleri gözaltına alarak, kâh toprağa gömülü kimi silah depolarını açığa çıkararak, kâh bazı gizli belgelerin bilinir hale gelmesini sağlayarak, ya da kontrgerillanın beyni olduğu öne sürülen Genelkurmay Seferberlik Tetkik Kurulu Başkanlığı’nın kozmik odasında aramalar yaparak; zülfüyare dokunuyor gibi görünse de, geniş yığınların özlemini çektiği demokrasiye dair beklentileri karşılamaya muktedir değildi. Ve yaşananlar, şimdiye kadar neredeyse geleneksel hale gelmiş, zorbalığa ve kan dökmeye dayalı yönetme biçimini tasfiye etmekten fersah fersah uzaktı, neden?
Elinizdeki kitap, hem bu can alıcı soruları cevaplamaya hem de “derin devletin” (katliamlar; siyasi suikastler; faili meçhuller; silah, insan ve uyuşturucu ticareti; medyadan iş dünyasına, askeri ve sivil bürokrasiye, yerli ve yabancı gizli servislere dek uzanan ağlar aracılığıyla gerçekleştirdiği) yüzeydeki eylemliliklerini tarihsel olarak ve apaçık bir biçimde analiz etmeye çalışıyor.
YAZAR HAKKINDA
ERTUĞRUL MAVİOĞLU, 1961’de Adapazarı’nda doğdu. Kendi kuşağının bütün çocukları gibi hızlı büyüdü. 1978’de kazandığı İİTİA Gazetecilik Yüksek Okulu’ndan 8 yılda mezun olmasının vebali, 12 Eylül’ün boynunadır. Şimdilerde gazetecilik yapıyor. Öncesinde iki kez hapse girdi. 1980-1984 arası, cuntanın en pervasız yıllarını içeride geçirdi. Dört yıl sonra döndüğünde; adını bile değiştirdikleri okulunu, duvarlarını yazıladığı kentin sokaklarını, sokaklarda yürüyen insanları ve eski arkadaşlarını tanımakta zorlandı. İçinden darbe geçen ülkesine bir daha hiç alışamasa da, onu asla bırakmadı. Üç yıl serbest dolaştı; yetmedi. 1987’de yeniden hapse atıldığında 26 yaşındaydı. Dört yıl daha yattı; ama boynunu hiç bir zaman öne yatırmadı. Gadre uğratılmış gençliği için devletten alacaklı kaldı. Alacağını tahsil etmenin yolunu arıyor; bir gün elbet bulacak...
“Bizim Çocuklar Yapamadı”, “Asılmayıp Beslenenler” (2004) ve “Apoletli Adalet”ten (2005) sonra 12 Eylül darbesiyle hesaplaştığı üçüncü kitabıdır
daha fazla
Yazar: Ertuğrul MavioğluAhmet Şık
Yayınevi: İthaki Yayınları
ISBN: 9786053750314
Sayfa: 478s.
Boyut: 13,5 x 21 cm
Kapak:
Tarih: 2010
Kağıt Tipi:
İncelemeler ve Yorumlar
13,5 x 21 cm kitabı hakkında sen ne düşünüyorsun?