Tersine Dünya
Büyüleyici bir güzelliğe sahip, şehrin uzak noktasında kaybolmuş bir beldenin belediye başkanıydı. Halkının tavuklarıyla sokaktaki köpeklerin kavgalarını çözememekten bıkmış ve itlaf emri vermişti. Yarın sabah erkenden ekipler yola çıkacaklar, bu sorunu kökünden halledeceklerdi. Akşam yılbaşıydı ve yeni yıla sorunsuz bir günle merhaba diyecekti. İçkiler içildi, yeni yıl için geriye sayıldı. Hoş geldin 2004 nidalarıyla karşılarken yeni yılı, başı iyice dönmeye başlamıştı. Daha fazla devam etmedi, odasına gitti ve zafer kazanmış bir imparator rahatlığıyla uykuya teslim oldu.
Üşümenin verdiği titremelerle açtı gözlerini. Karanlıkta inci gibi parlayan karların içinde, bahçede yatıyordu. Boynunda bir zincir ağaca bağlanmış, vücudu çırılçıplak bırakılmıştı. Çok içtim diye düşünerek gözlerini tekrar kapattı. Umutları yıkılmıştı gözkapakları tekrar açıldığında, çünkü boynunda hala zincirin ağırlığı vardı. Bağırıp çağırmaya başladı. Kim ona böyle bir şey yapmıştı, eşi çocukları neredeydi ? Ortalığı feryada verirken evinden bir köpek çıktı. Şaşırmasına bile fırsat vermeden boynunda ki zinciri çözdü ve homurdanarak bir tekme attı kalçasına. Düşünmenin sırası değil diyerek koşarak kaçtı evinin bahçesinden.
Bir ağacın kenarından bulduğu bez parçasını üzerine bağladı ve kuytu bir köşeye oturdu. Sokaklarda köpekler turluyordu. Resmen güzelim beldesi köpeklerle işgal edilmişti. Zihni çözülemeyecek bilmecelerle doluyken, bir çığlık duydu yakınlardan. Sesin olduğu tarafa gitti. Gözbebekleri korkuyla açıldı, bir kaç köpek yavrusu en sevdiği arkadaşlarından birinin boğazına naylon bir ip geçirmişler oradan oraya çekiştirerek boğazını kan içinde bırakmışlardı. Sokakta çıplak insanları taşlayan köpekler görünce hükmünü verdi. Kesinlikle delirmişti. Yerinden çıkmasına zor engel olduğu yüreğiyle koştu ve kimsenin göremeyeceği bir yere gizlendi. Gördüklerinin hepsi gerçekti, üstelik delirmiş olsa böylesine sağlıklı düşünemezdi.
Karanlıkta yalnız olmadığını fark etti. İri yarı iki çıplak adam daha vardı ilerde. Yavaş adımlarla yanlarına gitti. "Neler oluyor lütfen biri bana anlatsın" diye bağırdı. Biraz yaşlı olanı, korku dolu gözlerle "Sanırım yıllarca yaptığımız zulmün karşılığında Tanrı'nın verdiği bir ceza bu, köpeklerle insanlar yer değiştirdi, artık güçlü olan onlar ve maalesef muhtaç olan taraf da biziz..." diye fısıldadı. Şok olmuştu. Aman Allah'ım bu nasıl olabilirdi... Kendi içindeki hesaplaşması, yaşlı bir köpeğin yanına yaklaşmasıyla bozuldu. Üçü birden korkup duvara yaslandılar. Kaçacak bir yer yoktu ve bu insafsız köpek kim bilir onlara neler yapacaktı. Gülümseyen gözlerle bir parça ekmek atıp gitti yaşlı köpek. Yardımsever köpeklerde varmış düşüncesini bir kenara bırakıp üçü birden ekmeğe saldırdılar. İki adam üzerine çullandılar. Bir parça ekmek için öldüresiye hırpalayıp ekmeği alıp gittiler.
Gözlerini kapattı, oldukça kötü yaralanmıştı ve şuurunu yitiriyordu. Bacağındaki ve kolundaki kanamalar devam ederken "umarım ölürüm" diye mırıldandı. Garip görünüşlü iki köpek geldi yanına ve yaka paça tutup bir arabanın en karanlık noktasına attılar başkanı. Gözlerini açtığında 1 metrelik bir alandaydı. Tellerle çevrilmiş bu alanda önüne bir parça kap konmuş ve yiyecek olarak da bir kuru ekmek bırakılmıştı. Tellere sarılıp "kurtarın beni kabustan" diye bağırmaya başladı. Fakat etrafına bakınca yalnız olmadığını anladı, yüzlerce insan aynı şekilde bu hapisten öte zor mekanda bitkin durumda yatıyorlardı. Az sonra kar tekrar başladı ve soğuk çamura battı tüm vücudu. Kanaması halen durmamış, yağmura karışıp toprağa veriyordu yavaş yavaş canını.
Acı acı inlerken kocaman bir köpek geldi kafesinin önüne. Toparlanıp köşeye kaçmaya çalışmasına rağmen, yaraları engel oluyordu hareket etmesine. Gözlerinden intikam akan köpek başından tutup kafesinin dışına kadar sürükledi başkanı. Elindeki tüfeği doldurmaya başladığında anladı öleceğini. Yarasının iyileşmeyeceğini anlamışlar ve vuracaklardı onu. Ne kalkabiliyor nede bağırabiliyordu. Gözlerini yalvarırcasına köpeğe dikti, ne olur yapma dercesine inledi. Köpekten gürlercesine bir ses çıktı "Merhamet etmeyene, merhamet etmezler!!.." Ardından tüfeği doğrulttu. Tetiği çekmek üzereyken durdu. Yavaş hareketlerle tüfeği yere indirdi. Köpeğin gözlerinden bir damla yaş aktı ve "Bu canı ben vermedim ki, ben alayım." diyerek arkasını dönüp gitti.
Çığlık çığlığa yatağında doğruldu. Eşi de korkuyla uyanmış "Orhan ne oldu" diyerek minicik gözbebeklerini kendisine dikmişti. Tüm vücudu ve yatağı sırılsıklamdı, nefes alışı hala düzelmemişti. Beyninde yüzlerce cümle koşmasına rağmen, iki kelimeyi bir araya getiremedi. "Şükür Allah'ım, sana yüz binlerce şükür" diyerek, hızla yatağından kalktı ve üzerini giyinmeye başladı. Güneşin doğuşunu beklemeden evden çıktı. Acil durdurulması gereken bir emir ve imkanlarının genişletilmesi gereken barınaklar onu bekliyordu...
Bu Hikayeleri Okudunuz mu?
• Telefon Defteri
• Şimdi Sonra
• Sevgi
• Sevgi Öncelik İster
• Sisli Gecelerde Yolunu Kayıp Etmiş Hayaller (1)