ÜYELİK GİRİŞİ ÜYE OL
Anasayfa Şiirler Forum Etkinlikler Kitap Nedir? Bicümle Tv Müzik Atölye Arama Blog İletişim Yazılar
Giriş Yap Üye Ol
Mütavazi olmalıyız. Çünkü gelip geçiçiyiz ve unutulacağız. Hayat başkalarına muvaffakiyetlerimizi anlatmak için geçirilmeyecek kadar kısadır. -- Carnegie Paylaş
ANASAYFA
ETKİNLİKLER
NEDİR?
TİVİ
BLOG
BİCÜMLE
ATÖLYE
ARAMA

Editörden... Onur Köybaşı ile "Vedasız Perşembe"

17.04.1986 İskenderun'da doğdu. Anadolu Üniversitesi İşletme Bölümü'nden mezun oldu. Liman Yayınları'ndan çıkan "Şizofren Heceler"den sonra ikinci kitabı "Vedasız Perşembe"yi yayınladı. Çeşitli dergilerde şiir ve yazıları yer aldı.

25.9.2012

Editörden... Onur Köybaşı ile


Şimdi kulaklarımıza bir ezgi, dilimize bir sevgili adı, kalbimize bir neşter lazım… Kulaklarımız içimizde delice çığlık atan sesi unutsun, sevgilimiz O’nu unuttursun, kalbimizin acılarını neşter temizlesin… Git(me)! diyebileceğimiz herkese düzenlenmiş bir kelimeler okyanusundayız. Her satırı bir ızdırap, her cümlede sarıldığınız yalnızlık kadar soğuk, pencerede yeni yeni sesini işittiğiniz yağmur kadar hüzünlü bir Perşembe’deyiz… Vedası olmayan “Vedasız Perşembe!”…


“Bu kalbin örf ve adeti yok… Bir hıçkırık bıraktın komidinin üzerine, baktıkça ağlayasım geliyor…”


Böyle başlıyor yazar ve devam ediyor…


“Şimdi anladın mı neden susuşlara sarıldığımı, sokakların gece boşalan sesiyle neden kulaklarımı tıkadığımı, bir off çekmekten ne kadar korktuğumu…? Bu hüznün seni geri getirmesi ışığını kapattığım gözlerimi korkutuyor… Çünkü ben en çok ölme girişimlerinde başarılı olabiliyorum. Ve en çok ölememeyi becerebiliyorum… Hayatı, sokağımda düşürdüler penceremde zırıl zırıl ağlıyor. Ne gece biliyor ne de gündüz… Onu içeri almak isteyişlerime engel olamıyorum. Rüzgâr kapıma vuruyor, ben evde miyim? Değilim. İçim, kendimi balkondan atmak için can atıyor.”


“Senin için ölürüm, uğruna her şeyi yapmaya hazırım” dediğiniz kaç kişi oldu bu hayatta? Bu hayatta elinin sıcaklığını, öpüşünü, kokusunu, sarılmalarını, sana gözlerini kaçırmadan uzun uzun bakmasını özlediğiniz kaç kişi oldu? Peki O’nu kaybettiğinizde kaç kere ölüp, ölememeyi becerdiğiniz zamanlardan bahsedin bana… Sırf sesinizi ve çığlığınızı örtsün diye ağlamak için kaç kere yağmuru beklediğinizden bahsedin. Bana sevgilimi getirmeyen yağmuru bu yüzden hiç sevmiyorum. Onur sen böyle mi demiştin? “İçim, kendimi balkondan atmak için can atıyor.” Bak bu duygu benim yakınım. Hem herkesten daha yakın!


“Her aşk bitince başlıyormuş aslında
Ve bittin”



Diyor yazar. Aşk duygusunu nedense içindeyken hiç bitmeyecekmiş gibi yaşıyor olmamız bundan… Her şey güzel, herkes daha sevimli, en sevmediğin çiçek bile mis gibi kokuyordur kim bilir… Sözcükler seçilidir, cümleler düzenli, saçlar taranmıştır, sesin kulaklarında daha şık, dudaklar daha parlak, elmacık kemiklerin daha belirgin, gözlerin ışıl ışıldır… Kalbin binlerce defa her attığında seni uyandırıyordur. Uyanıyorsundur bir sese, bir tıkırtıya, bir kokuya. Hiç bitmeyecek sandığın bir rüyadasındır… Biter, her şeyin bittiği bir zaman diliminden ibaretiz. Binlerce defa can verdiğimiz aşkımızda biter. Kalakalırsın, nefes alamazsın, boğazında bir top seni öldürmeye niyetlidir. Soğuk, telaşsız, aklından hiçbir şeyin geçmediği bambaşka bir dünyadasındır. Gerçi buranın adı dünya bile değildir. Aşk’ın adı her neyse, seni uçurup bıraktığı gökyüzünden hızla, çok ağır bir şekilde yere çarpmasıyla acının ortasındasındır. Hoş geldin hüzün… Ölüm arka sokağında…


“(…)
Sus dedi aşk. Bu kadar üşüme, bu kadar yazma, hayata karış ve unut! Sadece unut dedi… Şöyle bir baktım ve gülümsedim…

Bir realite showda seviştik seninle, hadi şimdi bir belgesel kanalında terk et beni!”



Onur Köybaşı, kalbinin ritmini cümlelere iyi aktarabilen, susuşlarını çok iyi bir dille hayata çeviren, sevincini, üzüntüsünü, gözyaşlarını ve çığlıklarını telaşsız, süse ihtiyaç duymadan ama vurgulu bir şekilde anlatan bir yazar. Sessizliğini yazarak bozan genç bir yazar. Onun kitaplarında hep kendimi bulduğum için seviyorum. “İşte bu!” dediğimiz ve bazen dile getiremediğimiz her sancıya rastlamak mümkün.


“ Biz bir hikâyenin başkahramanı olmaya zorlandık. Hâlbuki yardımcı rollerde de sevebilirdik birbirimizi, gösterişli yalnızlıklardan kaçarak tutabilirdik bir merhabayı. Ben, yanlışlarımı uğruna doğru sayan bir edepsiz aşığım. Sana susa susa konuşmayı öğrendim. Alışkanlıklarımı söve söve terk ettim.
…”



Yaşananları özgürce yazıp, sonra o duyguların defalarca dile getirilmesi nasıl bir karşılamadır tarifi yok. Düşlerimizin esiri iken, çevremizi çok iyi gözlemliyorken, hayata duyarsız kalamıyorken… Konuşmanın ötesinde kelimelere tutunarak ayağa kalkan ve eşsiz bir hazla yeniden gülebilen çok yazar arkadaş tanıdım. Onur için henüz bunu rahatça ifade edemiyor olsam da, O’nu çok ama çok iyi anladığımı düşünüyorum. Kırılan bir bardak için “nazardır çıktı” derler, ben burada binlerce bardak kırıyorum…


“ Benim sözüm burası, iyileşeceğin şehirler bırakıyorum sana, üzerini örteceğin günler, yüzünü yıkayacağın iklimler, yaralarını kurutacak güneşler bırakıyorum… Yazdıklarım ve yazacaklarımın arkasından gülümsüyorum. Bu ne zor çelişki bir bilsen ve nasıl yapışmış derime acılar… Derimi yüzmek istedikçe yazıyorum.”


Onur Köybaşı’nın “Vedasız Perşembe” isimli kitabı yazarın ikinci eseridir. Liman Yayınları’ndan çıkardığı ilk kitabı “Şizofren Heceler” de çok ses getirmişti. Yazar şu an üçüncü kitabının yazma işlemlerini bitirmiş son düzenlemelerini yapmaktadır. Böyle özel bir bilgiyi de paylaşmış olayım sizinle… Hayranlarına duyurulur.


“ İçine düşlerimizi koyduğumuz o kırık abajuru almayı unutma yanına.
Sadece bir kez ve son kez bu seferin adı BİZ olsun!
Biz sadece bize mahkûm edilen kimlikleri aldattık…
İçim rahat!
Yaramaz bir çocuk terk edilmişliğin şarkısını söylemesin artık sokağımda…
Seni beklerken tütün ve renkli sular sevdim.
Cami avlusuna terk edilen aşkları evlat edindim çoğu zaman…
Ama bu “sefer” farklı biliyorum, bu sefer farklı!
Bana uzak kentlerden mektup yolla
En çok nelerin yenilip içildiğini
Nasıl seviştiklerini
Sokaklara ne için tükürdüklerini
Birini bırakırken uydurdukları bahaneleri
Gazetelerde hangi sayfaları sevdiklerini
En hüzünlü şarkılarını
Yaz bana… Olur mu?
Ya da götürdüğün abajura anlat”



En sevdiğiniz arya’yı düşünün şimdi, ortalarına gelince hafif bir gerilme hissi yayılır… Bitmesini istemediğiniz ve en sevdiğiniz kısmına gelmişsinizdir. Sona yaklaştıkça bitmeden yine başa sarıp dinleme hissi sizi esir etmiştir. Müzik daha yukarılara tırmanmış, kadın sesi içinizi delip geçmeye başlamıştır, Gece Kraliçesi’nin içinde kaybolmuşsunuzdur. Sonlarında sesler incelmiş ve bir o kadar çoğalmaya başlamıştır… Korktuğunuz yerin en yakınında stop tuşuna basıp mırıldanmaya başlarsınız. “Ne olur bitmesin!”

Vedasız Perşembe’de veda çanlarını kitabın ilk sayfalarından itibaren duymamıza rağmen, bizi sürükleyip getirdiği yerde bırakmasını tercih edebiliriz. Kitabın “Kartpostal” bölümünden sonra elinize bir mendil, hıçkırığınızı unutturması için soğuk bir bardak su hazırlamalısınız…


“Hâlbuki ne çok isterdim özlü sözlerle mutlu olmayı, duvara asılan resimlere bakıp hüzünlenebilmeyi. Tanıdık hüzünler sokağından geçen heceleri sahiplendi içime entegre edilmiş bütün kişilikler… Türk diline aykırı bütün yalnızlıkları kutsadı satırlarım…”


“Aynı acıya iki kez girilmez!” demiş olsa bile yazar, kalbinin attığı yerden söylenmemiştir bu cümle… Ve ben bilirim tecrübe edinilmiş bir cümlede defalarca aynı acıya katlanılmıştır. Aşk uğruna bir vedayı bile diline yakıştıramayan sevgililerden ibaret sayarız bazen kendimizi. N’olur kırılmasın, yeter ki iyi olsun, hayatı muhteşem olsun, her şeyi yolunda gitsin der dilimizde… Git(me)! diyemez bir türlü… Kalbimizin kırıldığı yerden tamiri artık mümkün değildir.


“Birazdan izlediğimiz bütün filmler yağacak üzerimize. Sen acıtan bir replikte terk edeceksin beni… Bense çok sevdiğim bir sahnede özleyeceğim seni..”



Aslında anlatacak çok şeyimiz vardı ama bunca ipucundan sonra sanırım baştan sona eksiksiz kendiniz okumak isteyebilirsiniz, kim bilir… Yeni bir isimle tanıştıysanız ona sıkı sarılın, yeniden tanıştıysanız ne mutlu. Onur Köybaşı… Eylül güzeldir, iyidir, hoştur, habercidir. Lakin hiç bana göre değildir, sen bizi ağlatma, birazda gülelim seninle n’olur! En çok kırıldığımız yerden bir sargıyla buluşunca acımız yeni aşklar ve sevgiler onarmaya başlıyor… Kalemini seviyorum, sen hep böyle kal. Yeni kitabınla birlikte başarıların hep daim olsun.



Saygılarımla…



banukalyoncu/eylülesonverirkenömrümikibinonikide



Yorumlar
Mesaj Yaz 24.9.2012 11:36:25
sürekli teşbih yapmanın okuyucuyu bunaltabileceğini düşünüyorum... acıtan replik sevilen sahne kovalanan abajur vs. vs.
onun gibi bunun gibi olabilmek değildir mesele... mesele kendin gibi olabilmekte gizlidir... yazar o bu olmaktan kendi gibi olmaya vakit bulamamış anlaşılan... bu denli betimleme de fazla gibi... nefes aldırmıyor zira...
gördüğüm kadarıyla okunması gereken bir kitap özelliğine sahip değil... en azından şimdilik...
tabi biz yine başarılar dilemeyi eksik etmiyoruz...



Yorum Yapın

Editörden... Onur Köybaşı ile "Vedasız Perşembe" ile ilgili yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üye Ol Üyelik Girişi Yap

Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.